UÇANKUŞ İHBAR HATTI: Whatsapp Telefon: 0 532 472 88 88 E-Posta: haber@ucankus.net Haber Merkezi: 0212 283 54 54

TV YAZARLARINDAN SEÇMELER! YİNE ALTI AYDA AYRILDILAR!

TV yazarları bugünkü köşelerinde yine oldukça önemli ve dikkat çeken konulara değinmişler. İşte sizin için derlediğimiz yazılar…

TV YAZARLARINDAN SEÇMELER! YİNE ALTI AYDA AYRILDILAR!

BÜLENT CANKURT-SABAH


Yine altı ayda ayrıldılar!

Tanıştıktan üç ay sonra evlenen, altı ay sonra da boşanan aceleci aşıklar Serdar Bilgili ile Nazlı Çelik'in tekrar flört etmeye başladığını ilk bu köşede okumuştunuz. Eylül başında Bodrum'daki Antonis Remos konserinde yakınlaşan ex çift, sonrasında flört etmeye başlamış, hatta Serdar Bey'in Bebek'teki evinde tekrar birlikte yaşama kararı almışlardı. Ancak görünen o ki, aynı çatı altında birbirlerine ancak altı ay dayanabiliyorlar!

Bu arada Nazlı Çelik ile üçüncü evliliğini yapan ve 'sıkı' bir çapkın olan Serdar Bilgili'nin çoktan yeni bir aşka yelken açtığı konuşuluyor. Serdar Bilgili'nin gönlünün yeni sultanının kim olduğuna dair iki farklı isim ortalarda dolaşıyor; ikisi de olabilir. Emin olduğumda, o kişinin kim olduğunu da bu köşede sizinle paylaşacağım.

ÇEŞİTLİ RİVAYETLER VAR

Tekrar flört etmeye başladıkları dönemde can ciğer kuzu sarması kıvamında arz-ı endam eden Bilgili ile Çelik'in ikinci denemeleri de başarısız olmuş ve herkes yoluna gitmiş. Yani yama tutmamış...

Serdar Bilgili ile Nazlı Çelik, 2015 yılında 14 Şubat Sevgililer Günü'nde Madrid'de evlenmiş, altı ay sonra da boşanmıştı.

Kapalıçarşı kuyumcuları için özel sergi

Kapalıçarşı'nın köklü kuyumculuk geleneğinin öyküsü, 'Cevher ve Zanaat: Kapalıçarşı Kuyumculuğunun İzinde' isimli sergide Rezan Has Müzesi'nde sanatseverlerle buluştu. Bir devrin toplumsal, ekonomik ve kültürel ahvalinin izini; Kapalıçarşı'daki kuyumcu ustalarının Osmanlı'dan günümüze uzanan hikayeleri üzerinden süren sergi müthiş. Sevan Bıçakçı, Berç Melikyan, Agop Kuyumcuoğlu gibi İstanbul kuyumculuğunun yaşayan son nesil ustalarının benzersiz eserlerini de görebileceğiniz sergi, 30 Nisan'a kadar devam ediyor; bilginize...

Genç yaşta büyük başarı

Cem Salur ile Nalan Aksoy'un kızları Cemre, üniversitede oyunculuk eğitimi almak istediği için dört yıl önce Amerika'nın en iyi okulları CalArts, Pace ve The American Academy of Dramatic Arts'a müracat etmiş ve üçüne de kabul edilmişti.

Tercihini dünya çapında pek çok aktör ve aktrisin mezun olduğu CalArts'tan (California Institute of the Arts) yana kullanan Cemre, bu yıl mezun olacak. Cemre'nin geçen yıl senaryosunu yazdığı, oynadığı ve ayakta alkışlandığı 'Harem' adlı performansını 23 Mart'ta New York'ta sergileyeceğini duydum ve göğsüm kabardı.

Yolun açık olsun Cemre... Umarım seni Oscar Töreni'nde ödül alırken görürüz.


Dormen’den yeni bir oyun

Beyoğlu'nda ağırlıklı olarak kültür ve sanat faaliyetlerine ortam sunan Grand Pera, Tiyatro Kedi'nin yeni oyunu 'Sevgilime Göz Kulak Ol'a evsahipliği yapıyor. Haldun Dormen'in yönettiği ve önceki gün galası yapılan oyun; 1900'lerin başında güzel, çapkın, neşeli 'Amelie'nin ve hayranlarının öyküsünü anlatıyor. Komedinin hareketli bir türü olan 'fars'ın yaratıcısı ve usta kalemi Georges Feydau tarafından kaleme alınan oyun, bir komedi klasiği olarak kabul ediliyor. Aydan Şener, Deniz Arcak ve Bülent Alkış'ın rol aldığı oyunu kaçırmayın derim.


MEVLÜT TEZEL- SABAH


İlahi Cengiz!

Önceki gün Kelebek yazarı Cengiz Semercioğlu, "Tolgahan Sayışman'la Almeda Abazi'nin Los Angeles'taki düğünleri bütün gazetelere haber oldu.

Herkes düğünün ayrıntılarını verdi. Ama Kelebek, Mahsun Kırmızıgül'ün aynı otelde ve aynı tarihte evlendiğini yazarak bir adım öne geçti." diye yazmış.

Aslında bu yazıyı yazmayacaktım; insanlık hali, Cengiz haberimizi görmemiş olabilir. Ama yazının başlığı 'Kelebek farkı' gibi iddialı bir başlık olunca hatırlatmadan edemedim. Bu haber, düğünden iki hafta önce 30 Ocak'ta Ömer Karahan imzasıyla GÜNAYDIN'da çıktı zaten, ana gazeteden de anoslandı.

Hadi Cengiz görmemiş olabilir, koskoca Hürriyet'e bu özel haberin daha önce GÜNAYDIN'da çıktığını görüp uyaran olmadı mı?

Daha da kötüsü Cengiz yazısında GÜNAYDIN'ın özel haberini 'herkes yazdı' diye anonimleştirmiş. En komiği ise Cengiz'in öve öve bitiremediği Kelebek'in gecikmeli haberiyle ilgili "Ben de bir katkı yapayım.

Beverly Wilshire Hotel, meşhur 'Pretty Woman' (Özel Bir Kadın) filminin çekildiği yer" diye yazması. Yahu bu ayrıntı da GÜNAYDIN'ın haberinde var.

John Lennon ve Elvis Presley'nin de favorisi olan bu otelde 'Pretty Woman' filminin de çekildiğini yazmışız.

Sevgili Cengiz, bu kadar ayrıntıyı nasıl kaçırıyorsun, bir de sabahları magazin programı sunuyorsun!

Sadece bu haberde değil, genelde köşende GÜNAYDIN'ın özel haberlerinden sanki uzaydan birileri gelip yapmış gibi bahsediyorsun. Hadi haberin kaynağından bahsetmiyorsun, bari o haberler için uğraşan muhabirleri unutma!

Olmuyor böyle, GÜNAYDIN'ın haberlerini anonimleştirmek yakışmıyor sana.

Ne yazık ki, artık özel habere sahip çıkmak, özel haber yapmak kadar önemli oldu.

Sadece TV izleyen bir ülke

İstanbul Kültür Sanat Vakfı'nın (İKSV) 'Kültür-Sanatta Katılımcı Yaklaşımlar' başlığı ile yayımladığı raporda yer alan İPSOS'un 2016'da Türkiye çapında gerçekleştirdiği araştırmada çok vahim sonuçlara ulaşılmış.

Araştırmaya göre; Türkiye'de toplumun yüzde 49'u sinemaya gitmiyor, yüzde 39'u hiç kitap okumuyor, yüzde 66'sı konser, tiyatro ya da opera gibi herhangi bir etkinliğe katılmıyor. Yüzde 81'i hiçbir enstrüman çalmıyor, yüzde 47'si hiç dergi okumuyor.

 

EN ÇOK TV İZLENİYOR

Raporda kültür-sanata katılım önündeki engeller arasında önyargıların yanı sıra sosyal çevre ve eğitim sisteminden kaynaklı sorunlar ve maddi faktörler sayılıyor.

Türkiye'de çocuk, yaşlı ve engelli nüfusun kültürel etkinliklere erişiminin yeterli olmaması, katılımın önündeki bir diğer engel.

Araştırmaya göre; Türkiye'de en sık yapılan aktivite yüzde 85 ile televizyon izlemek. Rakamlarla verelim daha iyi anlaşılsın.

Kabaca bir hesapla Türkiye'de hiç sinemaya gitmemiş 39 milyon, hiç kitap okumamış 31 milyon, hiç enstrüman çalmamış 65 milyon, hiç dergi okumamış 37 milyon insan var.

Rakamlar çok vahim; en büyük eğlencesi sadece televizyon olan 68 milyon insan var. Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu vahim tablonun farkında.

Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri'ni verirken "Sadece iki alanda arzu ettiğimiz seviyeye ulaşamamış olmaktan dolayı fevkalade üzgünüm. Bunlardan biri eğitim, diğeri kültür sanattır. Bu iki alanı önceliklerimizin en başına çıkarmak mecburiyetimiz olduğuna inanıyorum" demişti.

Peki, ne yapmalı? Yapacak çok şey var ama önce gerçekten sanata ve kültüre önem veren, bu işten anlayan insanlar Kültür ve Turizm Bakanı yapılmalı. Elbette bu alanda katkıları olan bakanlar oldu ama genelde anlayış 'Hadi onu da Kültür Bakanı yapalım' şeklinde.

Bence öncelikle kültür, turizmden ayrılmalı, tek başına bir bakanlık olmalı. Ayrıca bakana yardımcı olacak vakıf ve kurumlardan, hayatını sanata ve kültüre adamış insanlardan oluşan uzman bir ekip oluşturulmalı. Ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da belirttiği gibi artık eğitim ve kültür-sanatta gelişmek önceliğimiz olmalı.

İstanbul müziğe doyacak

Bugün aslında birinci yazı konum İstanbul Kültür Sanat Vakfı'nın (İKSV) düzenleyeceği 45. İstanbul Müzik Festivali olacaktı. Ama İKSV'nin hazırladığı rapor daha önemliydi. Tam 45 yıldır 3 bine yakın gösteride 3.5 milyon seyirciyi ağırlayan İstanbul Müzik Festivali, bu yıl sıra dışı bir program ve mekanlarıyla, 29 Mayıs-21 Haziran tarihleri arasında müzikseverlerle buluşmaya hazırlanıyor.

Festivalde; Petersburg Rus Oda Filamornisi, Viyana Oda Orkestrası, Londra Oda Orkestrası, Ebene Yaylı Çalgılar Dörtlüsü gibi seçkin topluluklardan Hüseyin Sermet, Fazıl Say, Alina Pogostkina ve Mathias Goerne gibi usta solistlere ve genç kuşak sanatçılara, 600'ü aşkın yerli ve yabancı sanatçı İstanbul'un 15 mekanında sahne alacak.

Festivalin sürprizlerinden biri de Kapalıçarşı ve Galata Mevlevihanesi'nde müzik etkinliklerinin düzenlenecek olması.

4 Haziran'da Kapalıçarşı'nın 555 yıllık sokaklarında Sonsuz Aşk başlıklı konserde, tasavvuf müziğinin eskiden yeniye en güzel örneklerini dinleyecek olmak büyük şans.

Terör yüzünden sadece ünlü müzisyenlerin değil, turistlerin bile İstanbul'a gelmekten korktuğu bir dönemde İKSV'nin böyle büyük katılımlı bir festival düzenlemesi önemli.


MESUT YAR-POSTA


Son üç bölümü görünce...

Ne bileyim, ekranın sağ üst köşesinde “son üç bölüm” notunu görünce içim cız etti. Aynı duyguyu Sefer ölüme gittiğinde ve Poyraz vücuduna öldürücü kurşunları yediğinde hissetmiştim...

Poyraz Karayel’in (Kanal D) ikinci sezonu efsaneydi. Üçüncü sezon o “cız” duyguların hepsini unutturmuştu. Nereye bağlanacağını kestiremediğim hikaye örgüsü bir süre sonra beni diziden koparmıştı. Sonra önceki akşam...

Son üç bölümden biri daha eksildi. Sona saklanan bir duygu sağanağıyla karşılaşacağımı biliyorum. Diziyi uğurlayanların arasında olacağım. Hayatımıza soktuğu unutulmuş heyecanların anısına...

Sayfaların rengi değişti...

Renkli Sayfalar’da (Kanal D) nöbet değişiminin tarihi belli oldu. Önümüzdeki pazartesi günü program artık Şule Zeybek, Lerzan Mutlu ve Dr. Aytuğ Kolankaya’ya emanet...

Üç ismi bir araya getirince ortaya çıkan üçgenin hipotenüsünü alarak konuşulacak meselelerin sadece magazin olmayacağını görüyorum...

Belki yeni bir kuşak denemesi. Ekranda üç sunucu bir araya gelince ortaya çıkabilecek ilk farklı işi de görebiliriz, değişen hiçbir şey olmadığını da. Her şey şu anda niyet okumanın ötesine geçmez. Gidenlerin bıraktığı eser/marka fena değildir. Teslim alanların da bunu bildiğini düşünüyorum...

Müge Dağıstanlı ve Gülşen Yüksel Salt’ın ne yapacağına gelirsek; çok uzak olmayan bir tarihte çok yabancı olmayan bir ekranda sayfalarını değiştirmeye devam edecekler. O adresi de sizlerle önce ben paylaşacağım!

Devir hız devri!

Ölene Kadar (atv) dizisinin fragmanında Dağhan (Engin Akyürek) ve Selvi (Fahriye Evcen) romantik bir öpüşmeyle yeni bölümün ipuçlarını veriyorlardı...

Açıkçası dizilerde meselelerin aşka dönüşmesi, dönüştükten sonra gelen ilk öpücük en hızlı 13 bölüm sonrasında ekrana taşınırdı. Bu anlamda Ölene Kadar kendisinden beklenmeyen bir hız rekoru kırdı...

Bunu reytinglere romantik bir müdahale olarak düşünebilirsiniz. Ben hiç o tarafa bakmayıp sadece mevzuların hızıyla ilgileniyorum. Vallahi gaz pedalı köklenmiş gibi, net!

İzahla öğreniyoruz!

Üstün Dökmen hocamız yıllarca TRT ekranında yaşam ve duygusal serüvenleri canlandırmalarla izleyenlerine izah etmeye çalışmıştı...

O mütevazı program kendi kaderinde kaybolmuş birçok insana ilaç gibi geldi. Ekran efsaneleri arasına girdi ve bitti... Şimdi yine aynı ekranda bu kez evlilikte pusulasını şaşıranlar için “Bir Yastıkta Kocayalım” isimli benzer bir psikodrama programı başlıyor...

Bu kez anlatıcı Dr. Zafer Akıncı. Son yıllarda kendisini ekranda kadın kuşaklarında görüyordum. “Bu popülaritesi mutlak bir programa dönüştürülür” dedim ve yanılmadım...

Programın canlandırma bölümünde oynayan bir aktör arkadaşım “iyi bir sonuç çıkacak gibi” diye pozitif görünüm verdi...

Çıksın. İzdivaç programlarıyla kredi kaybeden bir kurum için belki bu program da ilaç gibi gelebilir...

Fenomeni kapacaklar!

Kelle avcısı gibi çalışan TV dünyasının son günlerde sadece bizde değil dünya çapında da yoğun ilgi gören Nusret’ten yeni bir TV fenomeni yaratabileceği ihtimali üzerinde duruyorum...

O iş mutlaka olacak. Ama sanırım Nusret’i bizde değil uluslararası bir TV kanalında izleyeceğiz gibi...

Bildiğim bir şey yok. Pardon var, Nusret’in canlı yayın fobisi. O korkuyu üzerinden atmasını sağlayacak kim varsa golü doksandan kaleye göndermiş olacak...

Hakkını verebilirse bu prodüksiyon bizim ekranlarda olsun. Veremezse el oğlu böyle altın gibi fırsatı aportta bekliyor. Biline...


CENGİZ SEMERCİOĞLU-HÜRRİYET


Şık bir ödül töreni...

Önceki akşam Volkswagen Arena’da yapılan GQ ödül töreni çok iyi bir organizasyondu...

Sahne iyiydi, katılanlar şıktı, ünlüsü boldu, tören süresi kısaydı, dolayısıyla 10 üzerinden 9 bir geceydi...

1 puanı neden kırdığımı sadece Erman Abi’ye (Yerdelen) söyleyeceğim...

Organizasyonu yapanlar kadar, ödül alanlar da, davetliler de, ödül almayıp gelenler de çok özenliydi...

GQ, 5’inci yılda bu konuda çok iyi yol katetti, emeği geçen herkesi kutluyorum...

Cem Yılmaz’ın hiç görmediğimiz hali

Cem Yılmaz ve Yılmaz Erdoğan, Avustralya’ya Russell Crowe’la film çekmeye gittikleri zaman; “İkili aynı otelde kalıyor, setten arta kalan zamanlarda kim bilir ne projeler üretiyorlardır orada” diye yazmıştım.

Yanılmışım!

Sabah 07.00’de kalkıyorlarmış, adamlar sette çok disiplinli oldukları için.

Cem’i kimse kaldıramıyormuş ama...

Kapısına dayanıp her sabah uyandırmayı başaran tek kişi Yılmaz Erdoğan’mış...

Her sabah üzerinde sadece bir donla, elinde cep telefonu ve cüzdanla kapıyı açıp, “Hazırım, hadi gidelim” diyormuş Cem...

Yılmaz Erdoğan sahnede bu Avustralya anısını anlatınca, salondaki herkes kahkaha attı...

Hepimizin gözünün önüne Cem Yılmaz’ın o hali geldi çünkü...

Törene gelmedi ama Rolex’i konuşuldu

 

GQ gecesinde ödülünü almaya gelemeyen tek isim Mert Alaş’tı...

O da ödülü alması için Çağatay Ulusoy’u gönderdi zaten, daha ne olsun...

Madonna’dan Lady Gaga’ya pek çok ünlüyü fotoğraflayan Mert Alaş, bir teşekkür videosuyla katıldı geceye...

“New York’ta çalışıyorum, o yüzden gelemedim. Herkese teşekkür ederim” dediği videodaki detayı gözden kaçırmayan isim Cem Yılmaz’dı tabii...

Fırladığı gibi sahneye; Mert Alaş’ın videoda elini saçına götürdüğü anda kadraja giren Rolex’ini diline doladı...

“Bakın Rolex’im var, bunu nasıl gösterebilirim, tabii ki saçımı düzeltme numarasıyla” diyerek uzun süre makarasını yaptı Mert Alaş’ın...

Kendisiyle hiç tanışmadığını ama kıymetli bir sanatçı olduğunu ekleyerek...

Kıvanç-Başak

Tören sonrası çıkışta Kıvanç Tatlıtuğ ve Başak Dizer’le karşılaştım, her ne kadar gece boyu herkesin ilgisi Kıvanç’taysa da itiraf edeyim Başak’ı çok daha fazla beğendim ben...

Beyaz elbisesiyle gecenin en güzel üç kadınından biriydi.

Ben bu çifti çok beğeniyorum, ayaküstü lafladık ve tahmininizin aksine Kıvanç’ın dizisini değil, Başak’ın Hürriyet Pazar’daki yazılarını konuştuk.

Takip edin, pazar günleri güzel tavsiyeleri var Başak’ın...

Gecenin en güzel üç kadını

 

Ben Türkiye’de katılan bütün erkeklerin şık, bütün kadınların güzel olduğu başka bir ödül törenine rastlamadım.

GQ, 5’inci yılında bunu başardı.

Gelenlerin yüzde 90’ı çok özen göstermişti, vallahi tebrikler...

Peki gecenin en güzel üç kadını hangisiydi?

Tartışmasız Beren’i 1’inci sıraya koyarak hemen listeliyorum:

1- Beren Saat

2- Başak Dizer

3- Cansu Dere

Taner Ceylan’ı takip edin

GQ gecesinde, o kadar ünlünün içinde fotoğraf çektirmek istediğim bir tek kim vardı biliyor musunuz...

Hayır, hayır ne Kıvanç, ne Cem, ne Wesley, ne de bir başkası.

Gecede “Yılın sanat ödülü”nü alan ressam Taner Ceylan’la fotoğraf çektirmek istedim...

Üniversite yıllarından arkadaşım Taner’in uluslararası başarılarını ve dünyada en popüler çağdaş Türk ressamı olmasını gıptayla izliyorum...

2-3 yıl önce bir sergide karşılaşmıştık en son, GQ gecesinde sahnede ödül alırken görünce en çok alkışladığım isim oldu.

Ödülü vermeden önce sahnede anlattı Cem Yılmaz, meğer o da sosyal medyada takip ediyormuş Taner’i...

Ceylan, klasik tablolarla ilgili o kadar güzel bilgiler paylaşmaya başladı ki son zamanlarda...

“Karanlığa şekil verem ressam” gibi ışık-gölge oyunlarını anlatıyor kimi zaman, kimi zaman klasik bir tabloyla ilgili nefis detaylar veriyor.

Ustasından bedava resim sanatı dersi yani...

Son birkaç aydır bu paylaşımlarını daha da artırdı Taner Ceylan...

Biraz sanata, biraz resme ilginiz varsa mutlaka Taner Ceylan’ı sosyal medyada takip edin, bayılacaksınız paylaştığı tablo ve bilgilere...

O akşam görsem bunu kendisine söyleyecektim ama kalabalıkta bulup fotoğraf çektiremeyince buradan yazdım...

Volkswagen Arena

Maslak Uniq’teki Volkswagen Arena’da bugüne kadar konser izledim, çocuk şovları izledim, ayakta ve oturarak gösteriler seyrettim...

Basketbol mücadelelerini biliyorum...

Ama ilk kez bir ödül törenine tanık oldum burada...

Önceki akşam yapılan GQ’nun ödül töreni için mekan daraltılmış, 360 derece bir salon hazırlanmış ve ortadaki sahnenin üç yanına seyirciler yerleştirilmişti.

Arkadaki sahne ise Athena konseri için hazırlanmıştı...

Her şey salonun ortasında bulunan ve üç tarafı seyirciyle dolu bu yuvarlak sahnede gerçekleşti...

Sahnenin tek kötü yanı basamakların çok yüksek olmasıydı.

Galiba bir tek İbrahim Kutluay düşünülerek hazırlanmıştı sahne çünkü hem sporcu hem uzun boylu olduğu için bir tek o zorlanmadı çıkıp inerken.

Geri kalan herkes zor tırmandı sahneye.

Ama Volkswagen Arena’nın bu tür ödül geceleri için de mükemmel bir yer olduğunu öğrenmiş olduk...

 

Son Güncelleme: 3.05.2020 15:14:13