UÇANKUŞ İHBAR HATTI: Whatsapp Telefon: 0 532 472 88 88 E-Posta: haber@ucankus.net Haber Merkezi: 0212 283 54 54

TV YAZARLARINDAN SEÇMELER! "VATANIM SENSİN'İN SKORU!"

TV yazarları bugünkü köşelerinde yine oldukça önemli ve dikkat çeken konulara değinmişler. İşte sizin için derlediğimiz yazılar…

TV YAZARLARINDAN SEÇMELER! "VATANIM SENSİN'İN SKORU!"

MESUT YAR - POSTA

YENİL NESİL ANCHORMAN!

Erhan Çelik oturduğu masadan (TRT 1 Ana Haber) bir kalktı pir kalktı. Bir alan anchormani gibi sınırlarda dolaşıyor. Geçtiğimiz hafta hudutta Mehmetçik’le omuz omuzaydı...

Bu kez Lice’de bir narkoterör operasyonunun kalbine girdi. Erhan Çelik, alıştığımız TRT haber formatının çok dışına çıktı, sahaya indi ve meslektaşlarının gitmeyi tercih etmediği yerlerden kafa göstermeye başladı...

Hâl böyle olunca kendisiyle birlikte “yeni nesil bir anchormanlik” profili de ortaya çıkmaya başladı...

Ben bu türden yaratıcı rekabeti alkışlarım arkadaş. Çünkü bilirim ki “işleyen demir pas tutmaz!”...

Başka hastane kalmadı mı?

Okurumuz Yücel Ayaslı, Binbir Gece dizisinden başlayarak birçok dizide zincirleme devam eden sahnelerin neden hep İtalyan Hastanesi’nde çekildiğini soruyor...

Son olarak Paramparça (Star TV) dizisinde izlediğimiz sahnelerin de bu hastanede çekilmiş olması “İstanbul’da başka bir hastane kalmadı mı?” sorusunu da akla getirmiş...

Bu durumda bir bilgi notu düşelim. Bildiğim kadarıyla neredeyse hizmet verilen katın tamamını kapatan çekimler için izin verebilecek hastane sayısı birkaç tane...

Bunlar özel olarak kiralanıyor ve setin tamamı hastaneye taşınıyor. Bu durumda elde platoya dönüşmüş bir hastane varken yapımcılar neden bir başkasını arasın ki? (Bu arada sırf reklamını yapmak için bazı yeni hastaneler de kapılarını dizilere açıyorlar. Bu yöntem özellikle son iki yıldır bir hayli revaçta!

Vatanım Sensin'in skoru!

Genelde futbol maçları dizilerden reyting çalar. İstisnasız neredeyse tüm diziler futbol ekranına izleyicisini kaptırır. Bu kez istisna olmuş. Perşembe gecesi Vatanım Sensin (Kanal D) isimli dizi, TRT 1’de yayınlanan Fenerbahçe maçına neredeyse hiç müşteri kaptırmamış...

İzleyiciyi geçtiğimiz hafta düzeyinde sabitlemiş. Toplam izleyicide minik bir kaybı var ama AB ve ABC1 izleyici gruplarında geceyi lider olarak kapatmış...

Benzer bir durum Cesur ve Güzel (Star TV) için de geçerli ama o hatta Vatanım Sensin kadar manidar bir sonuç çıkmamış...

Dizilerin futbol maçlarını dövdüğü bir çağa mı girdik sahi? Vallahi bu skor bir kenara not düşülür!

Bulunan çiçekler!

Kaybolan Çiçekler ciddi bir rekora doğru yürüyor. FOX ekranındaki reality şovda bir ayda gelinen durum 7 kaybın bulunması ve birçok meselenin perdesinin aralanması oldu...

Önceki sabah 1 yaşında yetiştirme yurduna verilen Abdullah adlı gencin hem annesi hem de babası ortaya çıktı. İçerde (Show TV) dizisindeki Sarp’ın kaçırılan kardeşi Umut’u bulması gibi bir şey bu...

Program ekibi arı gibi çalışıyor ve yeni rekorlara imza atacakları şimdiden belli. Dizi izler gibi izliyorum vallahi!

Tahinle pekmek tahminim sekmez!

1 An TV hayatımıza yeni giren ekranlardan biri. Açıkçası sessiz sedasız yürüyordu ama birkaç zamandır yapımlarıyla dikkat çekmeye başladı...

Temiz bir ekranı var. İyi formatlar üretiyor. Bir tanesinin tanıtımını izledim. İsmi de ilginç; “Tahminimiz Pekmez”...

Bir futbol bahis programından bahsediyorum. Sunucular Tolga Öz ve Ufuk Ağca tahin ve pekmez yiyerek ekrana çıkıyor ve tahminde bulunuyorlar...

Artık o yediklerinde nasıl bir enerji varsa stüdyoda göbek atacak seviyeye geliyorlar. Futbolu tartışmayı hiç sevmem ama bu türden yapımlar herkes için sinir harbi anlamına gelen ayak oyununu sevimli hale getiriyor. Bahtı açık olsun!

Mesele inandırıcılıkta!

Okurumuz Enis Uğurel, Bu Şehir Arkandan Gelecek (atv) isimli dizide Ali Smith’in Derin’i kaçıranlarla girdiği kovalamaca sahnesine fena halde takılmış...

“Hayatının neredeyse tamamı gemilerde geçen bir adam nasıl olur da ralli sürücüsü gibi önce arabayla sonra çaldığı motorla nefes kesen bir takibe girişebilir. Ehliyetini gemide idman yaparak mı almış?” diye soruyor...

Bana göre bir ehliyet sahibi olması akla çok uzak değil. Ha, kovalamaca sahnesinde yaptığı hareketler için “ileri sürücülük kursuna” gitmiş de olabilir...

Sanırım mesele dizinin izleyicisini bu olasılıklara inandıramamasında!


ALİ EYÜBOĞLU - MİLLİYET

‘PAYİTAHT’IN İLK BÖLÜMÜ 170 DAKİKA

TRT 1’de ekranların en yüksek reytingli dizisi “Diriliş Ertuğrul”dan sonra iddialı bir dönem işi daha başlayacak.

“Payitaht - Abdülhamid” in ilk bölümü 24 Şubat cuma akşamı ekranda olacak.

33 yıl padişahlık yapan Abdülhamid’in hayatını ve icraatlarını ekrana taşıyacak dizinin ilk bölümü ‘Payitaht’ın padişahlığı gibi uzun.

Abdülhamid’i Bülent İnal’ın canlandırdığı dizinin ilk bölümü tam 170 dakika.

Es Film’in İzmit’teki Seka Film Platosu’nda çektiği dizinin tanıtımı Çırağan Sarayı’nda yapıldı. Dizi ekibinin yanı sıra TRT Genel Müdür Yardımcısı İbrahim Eren’in hazır bulunduğu toplantıya TRT’den sorumlu Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş da katıldı.

Abdülhamid’in padişahlıktaki 20 yılından sonra döneme damgasını vuran olayları ekrana taşıyacak dizi için Kurtulmuş, şunları söyledi:

‘Yanlışları düzeltecek’

“Eğitime, sanata, ülkenin gelişmesi için yaptıklarına rağmen Abdülhamid’in adını ananlar ‘gerici’ sayıldı. Tarihçilerin yanlış tanıttığı Abdülhamid konusundaki yerleşik bazı yanlışları düzeltecektir bu dizi. Abdülhamid, iddia edildiği gibi Cumhuriyete karşı çıkmadı. Aksine yaptıklarıyla Cumhuriyetin temellerini attı.”

Yönetmenliğini Serdar Akar’ın yaptığı dizi için İbrahim Eren ise “Payitaht, Abdülhamid’in dayatmacı Batı’ya karşı dik duruşunu ve Osmanlı’nın düşmanlarına karşı müthiş mücadeleci yanını ekrana taşıyacak” dedi.

Senaryosunu Osman Bodur ve Uğur Uzunok’un yazdığı diziden 10 dakikalık bir bölüm gösterildi basın mensuplarına.

Gösterilen sahnelerden en ilginci, “Ulu Hakan”ın karşısında ukalalık yapan İngiliz elçisini tokatladığı sahneydi.

Özlem Conker, Selen Öztürk, Akın Akınözü, Ezgi Eyüboğlu, Hakan Boyav gibi oyuncuların rol aldığı dizinin kostümlerini dört ayrı atölyede 20 terzi dikti. Dizi için tek parça 230 metrekare Mabeyn halısı dokutuldu ve 50 farklı mekan yapıldı.

 

GQ’NUN ÖDÜLLERİ GRUBUN KANALINA

Medya kuruluşlarından üniversitelerin öğrenci kulüplerine, belediyelerden dernekler ve vakıflara “Yılın en iyileri”ni ödüllendirmeyen kalmadı Türkiye’de…

Adayların neye göre belirlendiği, birincilerin nasıl seçildiğine dair değil kamuoyunun, ödül alanların bile bilgisi yok. Çünkü şeffaf değil ödül veren kurumların hiçbiri.

“Gelmezseniz ödülünüzü başkasına vereceğiz” deyip, bunu yapanlar bile var.

“Yılın enleri” konusunda şiraze öylesine kaydı ki, alanlar dışında kimsenin saygısı kalmadı verilen ödüllere.

İşte size son örnek GQ Türkiye Men of the Year” ödülleri.

Doğuş’un yayınladığı dergiden grubun kanalı Star TV’den başka bir kanala ödül gitmedi.

Star TV’deki “Cesur ve Güzel”in yıldızı Kıvanç Tatlıtuğ’a “En iyi aktör” ödülü verildi.

Star TV’nin “Anne” dizisinin başrol oyuncusu Cansu Dere “Yılın kadını” ödülüne layık görüldü!

Star TV’nin yeni bitirdiği “Kiralık Aşk”ın başrol oyuncusu Barış Arduç’a verilen ödüle bakar mısınız?

 

“Yılın konuşulan adamı.”

Çok merak ediyorum GQ Türkiye ekibi, neye göre yaptı seçimi?

Barış Arduç, hakkında en çok haber yapılan oyuncu mu?

Sosyal medyada en çok o mu konuşulmuş?

Yoksa kahvelerde veya evlerde mi en çok konuşulan adam olmuş?

Barış Arduç, dizisini bitiren Star TV ile anlaştığı için mi hak etti bu ödülü?

Madem o kadar kararttınız gözünüzü,  bari kanalın starlarından Tuba Büyüküstün’e de bir ödül verseydiniz.

Barış Arduç’a ödül vermek için “Yılın konuşulan adamı”nı icat edenler, Tuba’ya mı kategori uyduramayacak.

“Dizilerde en mini giyen kadın” ödülü bile olabilirdi.

“TV8’deki ‘O Ses Türkiye’ jürisinden Gökhan Özoğuz ‘Yılın en sevilen TV karakteri’ ödülü aldı ama” diyenler olabilir. O ödül de yabancıya gitmedi. Çünkü TV8’in yüzde 30’u da Doğuş’un…

GÜNÜN SÖZÜ

Günün adamı olmaya çalışma, hakikatin adamı olmaya çalış. Çünkü gün değişir, hakikat değişmez. (Mevlana)


YÜKSEL AYTUĞ - SABAH

ÖN İZLEME EKRANI

Cumartesi günü telefonuma gelen SMS'in üzerinde Hıncal Uluç ismini görünce "Haydi hayırlısı, bakalım ne çam devirmişiz yine?" diye açtım mesajı. Yanılmamıştım. Hıncal Ağabey, haftalık olağan 'dokundurmalarından' birini yapmıştı. Şöyle diyordu mesajında: "Senin de bana bi teknoloji dersi vermen lazım ki, ne yazdığını anlayayım. O yazıyı kaç Sabah okuru anlar?"

O günkü Okur Mektupları köşesinde, bir okurumun Poyraz Karayel dizisindeki teknoloji fukaralığından söz eden eleştirisi vardı. Tekrar okudum. Hıncal Ağabey hiç de haksız sayılmazdı. Editörlerimiz de dahil, hepimiz teknolojinin içine o kadar gömülmüş, kalmıştık ki; herkesi Steve Jobs sanır olmuştuk. Şöyleydi o yazının ilgili kısmı:

"Poyraz, fotoğrafları istihbarattan geri istediğinde olumsuz cevap alıyor ve bunun karşılığında başkanın kafasına silah dayayıp oradan ayrılıyor. Oysa yapmaları gereken şey çok basitti: Hafıza kartını fotoğraf makinesine takıp ön izleme ekranından telefonla fotoğraflarını çekseler herkes istediğini elde etmiş olurdu."

Sevgili Hıncal Ağabeyimin isteğine uyup yer darlığından kaynaklanan bu eksiklikle ilgili açıklamayı yapıyorum:

HAFIZA KARTI: Dijital fotoğraf makinalarında fotoğrafların depolanmasına yarayan bellek.

ÖN İZLEME EKRANI: Dijital fotoğraf makinalarında çekilen fotoğrafların görülmesini sağlayan ekran.

Beni en çok mutlu eden ise Hıncal Uluç gibi bir duayenin, her gün bu köşeyi satır satır okuması. Keşke kalem oynatan herkesin Hıncal Uluç gibi bir 'Ön İzleme Ekranı' olsa...

 

 

 

Son Güncelleme: 3.05.2020 15:14:13