Televizyon kanallarının aylık izlenme payları ve sıralamalarını açıkladığım son yazımda da dikkat çektiğim gibi oldu Şubat 2017’nin karnesi… Bu konudaki öngörüm şuydu: ‘Survivor’ başlayana kadar kanalların sıralamaları böyle gider. Dominik’te başlayan yarışmanın haziranda Kuzey Kıbrıs’ta yapılacak finaline kadar TV8, açık ara birinci olur. Diğer kanallar ise ikincilik için yarışır.
Nitekim öyle oldu. “Bu yılki ‘Survivor’ yarışmacıları beklediğim gibi değil. Acun iyi bir ekip kuramadı. Eskisi kadar popüler insanlar yok Ünlüler takımında” diyenler var. ‘Survivor’ için Dominik’e gidip geldikten sonra çok duydum bu yorumları. Her görüşe saygım sonsuz, ama ortada Türkiye’de televizyonların reytinglerini ölçen TNS/Kantar Media’nın aylık raporları var. TNS’nin her gün TİAK üyelerine servis ettiği ve medyaya da yansıyan ‘En çok izlenen 100 program’ listeleri ve aylık karnenin verileri de ortada. TNS/Kantar Media’nın Şubat 2017 verileri diyor ki, ‘Tüm Seyirciler/Total-Tüm Gün’de üç kulvarda ATV, Prime Time’ın üç kategorisinde de TV8 birinci. Hem de açık ara…
Televizyon izleyicileri, bölüm maliyetleri 1 milyon TL’yi bulan dizilerden daha fazla ilgi gösteriyor yayınlandığı akşam ‘Survivor’a...
‘BROADCHURCH’ DİZİSİNDE GAZETECİLERE YAPILANLAR
İngilizlerin çekip, yayınladığı ve sonrasında sattığı ‘Broadchurch’ adlı diziyi Netflix’te izledim. Dizinin konusu özetle şöyle: İngiltere’nin 15-20 bin nüfuslu sakin kasabasında ilk kez bir cinayet işlenir. Üstelik öldürülen 11 yaşındaki bir erkek çocuktur. Cinayeti çözme görevi, kasabaya yeni atanan dedektif Alec Hardy (David Tennant) ile bölgenin yerlisi dedektif Ellie Miller’a (Olivia Colman) verilir. Hardy, bu cinayeti aydınlatmaya çalışırken, bir yandan da geldiği yerde çözemediği bir başka cinayeti çözmenin peşindedir.
İki dedektif katili bulmaya çalışırken ve amansız bir mücadele verirken, ben de izlerken uykusuz geceler geçirdim. İngilizlerin üç yılda çektiği suç draması ‘Broadchurch’ adlı dizinin tümünü dört günde bitirdim, ama bir konuya takıldım. Polisler, cinayete dair haber yapmak isteyen gazetecileri sürekli azarladı, aşağıladı, tartakladı ve “Bunu haber yaparsan, burada yaşayamazsın” diye tehdit etti.
Kasabalılar, haber peşinde koşan yerel basın mensuplarının üzerine hortumla su sıktı, küfürler savurdu ve kovaladı.
Dizide polislerin ve halkın, gazetecilere yaptıkları bizde yaşansa, medya ayağa kalkardı valla! İngiliz gazeteciler ve meslek örgütleri ne yaptı acaba?
