UÇANKUŞ İHBAR HATTI: Whatsapp Telefon: 0 532 472 88 88 E-Posta: haber@ucankus.net Haber Merkezi: 0212 283 54 54

TV YAZARLARINDAN SEÇMELER! "VATANIM SENSİN'DE O SAHNE!"

TV yazarları bugünkü köşelerinde yine oldukça önemli ve dikkat çeken konulara değinmişler. İşte sizin için derlediğimiz yazılar…

TV YAZARLARINDAN SEÇMELER! "VATANIM SENSİN'DE O SAHNE!"

YÜKSEL AYTUĞ - SABAH

KİMİ KANDIRIYORLAR?

 Günlerden cumartesi ve her hafta olduğu gibi Yakından Kumanda'nın tuşları üzerinde okurlarımızın parmakları geziniyor. Köşemize sürekli katkı veren genç okurumuz Elif Oral, bu kez de 'İstanbullu Gelin' dizisindeki mantık hatasına değinmiş: "Merhabalar Yüksel Abi, yine ben :) Elif dizi izler de gözüne bir şey batmaz mı? Bu seferki dizimiz 'İstanbullu Gelin'. Diziyi her ne kadar çok beğenmesem de beni kendine çeken bir tılsımı olduğunu inkar edemem. Dizinin altıncı bölümünde evde herkes tarafından sevilen, ancak kaynanadan onay alamayan gelinimiz 'Süreyya', muayyen hastalığının altı gün geçtiğini öğrendi. Bunun üstüne test yaptırttı. Ve tabii ki sonuç pozitifti. Öğrendikleri günün akşamında çok sevgili kocası hemen onu hastaneye götürdü. Götürürken de "Seni hayatının en güzel konserine götüreceğim" dedi. Hastaneye geldiklerinde daha bebek bile denmeyecek kadar küçük olan bebişlerinin (bence zigot) kalp atışlarını dinlediler. Kimi kandırıyor bu senaristler? Hastalığı altı gün geçmiş alt tarafı. O içindeki, fasulye tanesi kadar bile değildir. Önden bir doğum kesesini gösterseydiniz bari. İnanın hiç inandırıcı değilsiniz!"

 MESUT YAR – POSTA

O MAÇ VAR YA O MAÇ!

Önceki akşam Lyon ile Beşiktaş arasında oynanan UEFA Avrupa Ligi çeyrek final karşılaşmasında ilginç bir şey oldu. Tribünlerde yaşanan gerginliğin sahaya taşması sonucunda maç 50 dakika kadar geç başladı...

O kadar zaman izleyiciler olarak bir stadın bütün ayrıntılarını izledik. Açıkçası kendimi bir dönem TRT ekranının efsanevi Necefli Maşrapa’sını izler gibi hissettim. Neden sonra maç başladı ve ardından felaketler zinciri...

En kötü yönetmen! Sanırım Fransızlar futbol yayını hakkında en ufak bir fikre sahip değil. Ya da maçı reji masasında yöneten arkadaş başka bir kanalda film filan izliyordu...

Neredeyse tüm pozisyonları kaçıran, saçma kamera ve görüntü tercihleri yapan ve Fransızların girdiği pozisyonlardan başkasını tekrar etmeyen arkadaş sayesinde zaten gergin izlediğimiz maç resmen kabusa döndü...

Bir de hakkını yemeyelim bizim anlatıcı da duruma hiç yabancı kalmadı. Üstüne bir de Fabri’nin yediği saçma iki gol...

Koca gece çöp oldu. Ne denir ki, şu stada gitmeme yeminimi bozmama gerek yok sanırım!

GÜN TRANSFERİ NE GETİRİR?

Kanal D bir yanlışın eşiğinden döndü sayılır. Salı geceleri elindeki en güçlü silahını pazar akşamına sürerek Hayat Şarkısı’nı gurbette gibi izlememize neden olmuştu...

Dizinin yerine gelen Kara Yazı isimli yeni iş ise deyim yerindeyse gideni mumla arattı. Bu yüzden kanal hızlı bir gün transferini devreye soktu. Hayat Şarkısı gününe döndü...

Kara Yazı ise birkaç hafta önce düşme potası olarak değerlendirilen pazar gecesine demir attı. Dengeler bu yeni konumlandırmayla nasıl değişir bilmiyorum ama en azından final yapacağı haziran ayına kadar Hayat Şarkısı’nı gününde izleyeceğimiz için mutluyum!

İpi kim göğüsler?

Yarın tüm haberciler için ciddi bir sınav günü. Seçim dönemlerinde ve özellikle sandık günlerinde tüm kanallar ellerindeki müfrezelerin gücünü izleyenlerine resmediyorlar...

Türkiye son iki seçimi ağırlıklı olarak FOX ve CNN Türk ekranlarından takip etti. Yarın sandığın açıldığı saatlerde ve seçim yasakları bitince bu yarışı kimin kazanacağını merak ediyorum...

Bana göre asıl rekabet ve haber gücü kendini orada ele verecek. Bu konuda son yayın karneleriyle en iddialı olan Fatih Portakal ve İsmail Küçükkaya ikilisi ne düşünüyorlardır acaba? Neyse en önemlisi Türkiye kazansın yeter. Çünkü TV işi bugünden yarına değişip duruyor!

alternatif  bir saat de yaratılabilir

Tekrarı olmayan dizileri çok önemli maç günlerinde yayınlıyor olmak bana biraz fazladan bir lüks gibi geliyor...

Mesela Vatanım Sensin (Kanal D), İçerde (Show TV) bu işlerden bazıları. Hani artık internet diye bir şey var, oradan bir şekilde tekrar izleniyor ama reel zamanlı izleme keyfinin yerini tuttuğunu söyleyemem. Hâl böyle olunca maçlarla çarpışan dizileri alternatif bir izleme boşluğuna taşımak hoş bir sürpriz olmaz mı?

Hem maliyet de çöpe gitmemiş olur. Bilemedim, ne dersiniz?

VATANIM SENSİN'DE O SAHNE...

Bizim toplumda “erkek adam ağlamaz” diye tuhaf bir önerme vardır. Tam tersine ben erkek adamın hep daha güzel, daha içten, daha çaresizce ağladığını düşünürüm...

Vatanım Sensin’de (Kanal D) Azize’yi Miralay Tevfik’e kaptıran Cevdet’in çaresizliğini, geçirdiği sinir krizini ve hemen birkaç sahne sonra yaşadığı panik atak durumunu bizzat izleyiciye de yaşatan Halit Ergenç’e “büyük oyuncu” demeyeceğiz de ne diyeceğiz sahi?

Stüdyoda fil var...

Önceki gün Müge Anlı’nın (atv) stüdyosuna girmeyen kalmadı. Son olarak bir filin stüdyoda gezdiğini görünce Müge’nin programı Serengeti’den filan yaptığını sandım...

Oysaki bu üç boyutlu görüntü sistemi çok yakında atv kanalının hemen tüm programlarında yayına girecek olan yeni bir teknolojinin tanıtımıymış... Görüntüler bana o kadar gerçekçi geldi ki Müge hani isterse işlediği konuların odaklandığı olay yerini stüdyoya taşıyabilirmiş gibi geldi. O zaman program tadından yenmez; haksız mıyım?

Ha bu arada ben de o teknolojiyle bu hafta Mesut Yar Sunar (Star TV) stüdyosuna bir T-REX dinozor soksam mı diye düşünüyorum. Ne güzel işte Jurassic Park’a bağlarız!

Son Güncelleme: 3.05.2020 15:14:13
ETİKETLERmesut yar  yüksel aytuğ