UÇANKUŞ İHBAR HATTI: Whatsapp Telefon: 0 532 472 88 88 E-Posta: haber@ucankus.net Haber Merkezi: 0212 283 54 54

İŞTE DİKKAT ÇEKEN KONULARIYLA TV YAZARLARINDAN SEÇMELER!..

TV yazarları bugünkü köşelerinde yine oldukça önemli ve dikkat çeken konulara değinmişler. İşte sizin için derlediğimiz yazılar…

İŞTE DİKKAT ÇEKEN KONULARIYLA TV YAZARLARINDAN SEÇMELER!..

SİNA KOLOĞLU  - MİLLİYET


EKRANLARI ÜNİVERSİTELER BASMIŞ!


Her akşam neredeyse haber kanallarında bir profesör görüyoruz.

193 üniversite, 150 bine yakın öğretim elemanı olunca, bu sonuç gayet doğal. Ekrana çıkmak için özel üniversitelerin kanallara, ‘Her konuda uzman öğretim üyemiz vardır’ listesi yolladığını da duymuştum. Bir yerde ekran üniversitelerin (özel olanların) kendilerini pazarlama ve reklamlarını yapma alanı da oluyor. Eleştirmiyorum, durum tespiti yapıyorum.

Sık çıkan bir iç hastalıkları uzmanı, psikiyatr ya da bir cerrahın müşterileri artmaz mı? Çok sık adı duyulan üniversite, “Nereye gitsem?” diye düşünen öğrencinin kafasını çelmez mi? Merak ettim bu üniversiteler ve öğretim üyelerinin ekran halini. Ocak ayından bu yana dört ay içinde ekranda 23 üniversite yer almış. Üniversitelerin öğretim üyelerinin ekrana çıkış sayısı ise 585... Ben ‘özel üniversitelerin’ daha baskın olduğu görüşündeydim. Liste böyle olmadığını gösteriyor. Mesela ilk

10 sırada devlet üniversiteleri var.

İlk 10’da hangileri var?

İlk 10’daki üniversiteler şöyle: 1. Marmara Üniversitesi. (yer alma sayısı 70), 2. İstanbul Üniversitesi (yer alma sayısı 67), 3. Hacettepe Üniversitesi. (yer alma sayısı 65), 4. Gazi Üniversitesi. (yer alma sayısı 48), 5. Ankara Üniversitesi (yer alma sayısı 35), 6. ODTÜ (yer alma sayısı 31) 7. YTÜ (yer alma sayısı 30),

8. Erciyes Üniversitesi. (yer alma sayısı 29)

9. İTÜ (yer alma sayısı 28), 10. Ege Üniversitesi (yer alma sayısı 21).

En az hocayı kim vermiş?

Ekrana en az çıkan ise Galatasaray Üniversitesi. Bu, ‘donanımlı isim yok’ anlamına gelmiyor tabii ki. Toplam beş defa konuk olmuş. Sanırım bunun çoğunluğunu da İlber Hoca (Ortaylı) temsil ediyor.

En çok profesör çıkan kanallar

Benim tespitim, en çok öğretim görevlisi ve profesör çıkaran kanal Bloomberg HT. Ocak ayından bu yana geçen dört ay içinde 42 isim yer almış. Bunların içinde sürekli çıkanlar da var, mesela Prof. Burak Arzova gibi. Habertürk bu süre içinde 35 isim konuk etmiş. TRT Haber onu 24 isimle takip ediyor. CNN Türk, 23 isim çıkarmış. Son sırada NTV, 13 isimle yer alıyor.

Bu arada verilere göre haber kanallarının ortalama bu süre içinde 15 isim çıkardığını tahmin ediyorum. Yerel kanalların da en önemli konuk kaynağının bölge üniversitelerinin öğretim üyeleri olduğu söylenebilir. Bu rakamlar net bir bilgi vermek için yeterli olmayabilir. Arada kaçamaklar vardır (ekrana çıkma sayısı vs.) Ama en azından fotoğrafın görülmesi için, yararlı olduğu kanaatindeyim. (Kaynak: Interpress Medya Takip Merkezi)

 

YÜKSEL AYTUĞ – SABAH


AKBABALAR


Konu ilk kez 'Kurtlar Vadisi: Irak' filmiyle gündeme gelmişti. Savaşın toz dumanı arasında İsrailli organ mafyası, korumasız kalan çocukları kaçırıp organlarını alarak onları ölüme terk ediyor ve keselerini dolduruyorlardı. O zamanlar bu sahneler fazla 'sert' bulunmuş, hatta 'dayanaksız' olduğu gerekçesiyle kıyasıya eleştirilmişti.

Önceki gün internet haber sitelerine ve sonradan da haber bültenlerine düşen Suriye'deki görüntülerden sonra ortada eleştirecek bir durum olmadığı, milliyeti, inancı ne olursa olsun bazı akbabaların savaş coğrafyalarına çöreklenerek, çocukları henüz canlıyken alenen 'kemirdiği' belgelendi. (Akbabalara haksızlık mı ediyorum ne! Onlar en azından besin kaynaklarının ölmesini bekliyorlar)

Görüntülere yürek dayanmadı. Konunun işlendiği ekrandaki sabah masalarına mesaj yağdı. Sağlıklı çocuklar, mezbahalardan daha pis odalara sürükleniyor, orada parça parça ediliyordu. Masaların üzerindeki siyah poşetlerin içinden ölü çocuk bacakları sarkıyordu.

Suriye'de çocuklar ölüyor... Kimi zaman tepelerine bomba düşerek, kimi zaman kurşunlanarak, kimi zaman sinir gazı sıkılarak katlediliyorlar. Savaş, en çirkin yüzünü çocuklara gösteriyor. Savaştan kurtulmuş olsalar bile, analarını, babalarını, kardeşlerini kurban veriyorlar o cehenneme... En şanslısı, ailesiyle birlikte kapağı bir başka ülkeye atıyor. Ama savaşın acısını bir ömür boyu içinde yaşayarak, açlığa, sefalete, ötekileştirmeye razı olarak... Sadece nefes aldığına şükretmek pahasına...

Bunca acının içinde yoğrulan çocuklar, şimdi bir de organ mafyasının vahşi neşterinin altında inim inim inlemekteler.

Sorular beynime üşüşüyor. Nerede Birleşmiş Milletler? Nerede NATO? Nerede UNICEF? Nerede insan hakları örgütleri? Nerede vicdan? Neredesin ey insanlık?

 

MESUT YAR – POSTA


KIRGIN ÇİÇEKLER’E KIRILDIM


Pazartesi gecesi ekranda yaşanan yaprak dökümü üzerine fenalık geçirdim. Öncelikle şunu söyleyeyim mevcut dizilerin en komik kötü karakteri Kemal (Kırgın Çiçekler/atv) artık yok...

Çiçekler mutlu ama ben kırgınım. Arkadaş fiziksel hesaplamalara göre yüz binde bir gerçekleşecek bir ölümle aramızdan ayrıldı. Yüksek gerilim kablosu elektriği yoldaki suya, oradan da adamımıza verdi. Ve Kemal mevta oldu...

Ama ne yalan söyleyeyim ölürken bile yüzümde inceden bir gülümseme bıraktı. Onun gibisi gelmez, aramızdan erken ayırdınız; kırgınım. Net!

Rasathane işi olmalıydı

Show TV’de Kalp Atışı diye bir dizi başlıyor. Kuzey Güney’den meftunu olduğumuz Öykü Karayel’i uzun bir aradan sonra ekranda görmek hoş...

Ancak o nasıl tanıtım öyle? Esas oğlan Gökhan Alkan’daki kalp atışı değil sismik vuruş sanki. Kızımız eliyle dinlediği kalbin her vuruşunda kendisi de ortam da sallanırken biraz fazla rahat gibi geldi bana...

Görüntüden anladığımız kadarıyla yine Doktorlar tadında bir diziyle karşı karşıyayız ama rasathanede de çekilebilirmiş gibi geldi bana. Hiç de yabancılaşmazdık hani!

Aslında ne oldu?

Çoban Yıldızı (FOX) dizisi yeni sezonu göremeyecekmiş. Haber oyuncularından geldi. Dizi birkaç hafta sonra final yapacak...

Mevcut reytinglerine bakıyorum. Durum şudur; ortada ciddi bir sıkıntı yok. Hatta bu rakamlarla rakip kanalların birinde çok rahat bir sezon daha görebilir...

İşte o zaman akla gelen şey şu oluyor. Dizinin yabancı pazarı oluşmamış olabilir, bu da maliyette kriz yaratır. Ya da iş içeriden krizli bir iştir, bu da hayat çizgisini kısaltır...

Hangisidir bilemiyorum ama Çoban Yıldızı’nın vedası sıradan bir veda değildir!

 Ama bunu yapmayın

İçerde’de (Show TV) Yusuf Müdür’ün ölümü biraz sürpriz oldu. Açıkçası ben onu herkesin sahibi olan Celal’in adamı olarak düşünmüştüm. Yanılmışım...

Ancak ölüm sahnesi İçerde gibi kült dizi olmaya aday bir işi birkaç çıta aşağıya çekti. Göğüse alınan üç kurşunla (bu arada operasyona çelik yelek olmadan gitmek de ilginç) üçyüz metre yürüyebilen Yusuf Müdür tam ölümsüzler kadrosuna girecekken direkten döndü...

Ha, adamımız olmadan dizi hangi hatta girecek bilemiyorum ama bütün dünyanın polis olduğunu bildiği Sarp’ı Organize Şube katil zanlısı diye içeri alırlarsa ben dışarı çıkarım arkadaş!

Dizinin değerini düşürüyor!

Şu dizilerdeki öpüşme sahnelerinin gerçek hayatta bir şekilde magazin hattında karşılık bulmasından öylesine sıkıldım ki...

Bakın yine ortalık karıştı. Mesele, “İstanbullu Gelin (Star TV) dizisinin iki ana karakteri gerçek hayatta aşk yaşıyor” noktasına geldi yine...

Özcan Deniz ve Aslı Enver ilişkisi hakikaten magazinde karşılığı olan bir şey. Ama gerçekliği konusunda ciddi bir kuşkum var...

Sonuçta bana ne elbette. Ama bu gibi işlerin sektörün tavanlarında PR çalışması olarak görünüp, algı yanılmasına neden oluşu değerli bir dizinin de referansını düşürüyor.

Haksız mıyım?

Dijital platformlar yarışa girdi

Türkiye’deki dijital sektörün ‘en’leri 15-21 Mayıs tarihleri arasında bestofdijital.com adresinden gerçekleştirilecek oylama sonucu seçilecek...

15 farklı kategoride ödüllerin sahiplerini bulacağı “Best of Dijital” ödül töreninin sunuculuğunu ünlü komedyen Ceyhun Yılmaz yapacak...

Geleneksel TV izleme alışkanlığını bir şekilde koltuğundan edeceğini düşündüğüm bu yarışmada Blu TV, Puhu TV, Netflix gibi dijital platformlar da izleyicinin oyuna sunulacak...

Bakalım ilk ödülü kimin eli kaldıracak!

 

MEVLÜT TEZEL – SABAH


ARAÇ KULLANIRKEN HAVUZ PROBLEMİ ÇÖZECEİZ

Emniyet Genel Müdürlüğü, otoyollarda ortalama hız tespit sisteminin 1 Temmuz'dan itibaren devreye gireceğini açıkladı.

Araçların otoyola giriş yaptığı HGS/ OGS noktası ile çıkış yaptığı HGS/OGS noktası arasında kat ettiği mesafe ve süre bilgilerinden araçların ortalama hızları tespit edilecek ve yasada belirtilen hız limitlerini aşan araçların tescil plakalarına trafik cezası kesilecek.

 AMACINA ULAŞMAZ

Uygulamanın amacı; hızlı araç kullanımı yüzünden meydana gelen kazaları önlemek, egzoz emisyonlarının doğaya verdiği zararı en aza indirmek ve aşırı hıza bağlı yüksek yakıt sarfiyatının ithalat üzerindeki yükünü hafifletmekmiş.

Öncelikle sistemin çevreci olması güzel ama bunun daha kolay yolu var; araçlardan motor hacmine göre değil emisyona göre ÖTV alırsın.

Türkiye'de hava kirliliği kalmaz!

Sistemin aşırı hıza bağlı kazaları önleyecek olması güzel ama uygulamada kafalar karışacak.

Elektronik cihazların hızı hesaplaması kolay da sürücüler bu hesabı nasıl yapacak?

Örneğin yol boş, bastın gaza, sonra ceza aklına geldi hızı düşürdün, arkadan araçlar selektör yakacak hızlanacaksın, araç sollarken hız limitini geçmemeye çalışacaksın falan filan.

Yoksa amaç, insanlara araba kullanırken hız, mesafe hesabı yaptırıp matematiklerini mi geliştirmek?

Bu cezadan kurtulmak için sürekli 120 km. civarında sürmen lazım. Sürekli aynı hızda gidince insanın uykusu gelir, hep hız göstergesine bakmaktan dikkati dağılır.

Ya da uzun yolda hız yapıp gişelere gelmeden önce dinlenme tesisine uğrarsanız ceza yemezsiniz.

Ve böylece sistemin en önemli amacı hızlı araç kullanmanın önüne geçilemez.

Yoksa amaç karayollarındaki dinlenme tesislerini mi kalkındırmak mı?

Özetle bu yeni ortalama hız tespit sisteminin havuz probleminden farkı yok. Bu sistem sadece otobüslere, kamyonlara, minibüslere ve hafif ticari araçlara uygulansa daha iyi olmaz mı?

Son Güncelleme: 3.05.2020 15:14:13
ETİKETLERtv yazarları