UÇANKUŞ İHBAR HATTI: Whatsapp Telefon: 0 532 472 88 88 E-Posta: haber@ucankus.net Haber Merkezi: 0212 283 54 54

GÜNDEMDE OLAN NE VARSA ÇOK İYİ POLEMİK MALZEMESİNE DÖNÜŞTÜRÜYOR

TV yazarları bugünkü köşelerinde yine oldukça önemli ve dikkat çeken konulara değinmişler. İşte sizin için derlediğimiz yazılar…

GÜNDEMDE OLAN NE VARSA ÇOK İYİ POLEMİK MALZEMESİNE DÖNÜŞTÜRÜYOR

ALİ EYÜBOĞLU – MİLLİYET

RUSLAR, TÜRK YÖNETMENE DOMATES GİBİ VİZE VERMEDİ

“Seçilip, davet edildiğimiz Rusya’da film festivaline katılmam zora girdi. Çünkü Rusya Konsolosluğu, bana vize vermiyor.”

“Yaşamak Güzel Şey” filminin senaristi, yönetmeni ve başrol oyuncusu Müfit Can Saçıntı’nın paylaştığı bu twiti görünce işin perde arkasını öğrenmek istedim. İşte Saçıntı’nın anlatımıyla Rusların, Türk domatesinden sonra filmini isteyip, kendisine vize vermeyişlerinin öyküsü:

Rusya’nın her yıl bir şehrinde yapılan ‘Within Family Festivali’nin yarışma bölümüne seçtiler son filmim ‘Yaşamak Güzel Şey’i… Bunu da bir davet mektubuyla bildirdiler. Doğruluk, dürüstlük gibi erdemleri ön plana çıkaran aile filmlerin yarıştığı bir festivalmiş bu…

Türkiye dışında Almanya, Çek Cumhuriyeti (Çekya), Hollanda, İtalya, Brezilya, Güney Kore, İsrail ve Arjantin’den de filmler yarışacak bu yıl 20’ncisi Yaroslav’da yapılacak festivalde.

Rusya Kültür Bakanlığı’nın da desteğiyle yapılan festivalin komitesi, bizimle birlikte 12 ülkeye aynı davet mektubunu gönderdi.  O mektupla Rusya Konsolosluğu’na başvurdum vize için, ama yeterli bulunmamış belgelerim. Konsolos, ‘O davet mektubu, AB ülkeleri ve ABD için geçerli. Türkler için değil. Göçmen Bürosu’ndan davetiye getirsin’ dedi.

Durumu Festival Komitesi’ne bildirdim. Onlar da şaşırdı. ‘11 ülkede sorun çıkmadı, hepsi vize aldı, sadece Türkiye’de böyle bir sorun yaşandı’ dediler. Bunun üzerine Festival Komitesi; adımı, pasaport numaramı da verip direkt Konsolosluğa hitaben Rusça yazı gönderdi, o da kabul edilmedi.”

Rusların, Türk domatesi gibi kendisine vize vermemesine bozulan Müfit Can Saçıntı, şunları söyledi:

“Bu saatten sonra Göçmen Bürosu’ndan veya Dışişleri’nden davet mektubu gönderseler ve vize de verseler gitmek gelmiyor içindem. Bir haftadır iyice bunaltıp, soğuttular beni. İnternetten filmimi göndereceğim, ama ben gitmeyi düşünmüyorum.”

BALTAŞ VE DÖKMEN’Lİ PROGRAM SÜPER OLUR

Deniz Bayramoğlu’nun CNN Türk’teki “Gündem Özel” programında bu hafta  “Hayatın Kontrolünü Ele Almak” konusu tartışıldı.

Programın konukları Prof. Dr. Üstün Dökmen, Prof. Dr. Acar Baltaş, Dr. Özgür Bolat ile eğitmen ve yaşam koçu Müge Çevik’ti.

Dökmen’i televizyonlardaki konuşmalarından, Acar Baltaş’ı verdiği konferanslardan tanıdığım için, merakla izledim söylediklerini… Çünkü alanlarında uzman iki profesör, izleyen herkese yaşam reçetesi olacak müthiş şeyler söyledi.

Baltaş neden karamsarların uzun, iyimserlerin kısa yaşadığını, “Metropolden bıkan beyaz yakalıların, emekli olup Ege’de bir kasabaya yerleşerek öbür dünyaya erken gidiş bileti aldıkları” gibi çarpıcı örneklerle anlattı..

Programda Çevik’in, yaşam koçluğunu meslek değil, uydurulan bir iş gören Baltaş ve Dökmen’in akademik fırçalarını sukünetle dinlemesi,  Bayramoğlu’nun konuya hakimiyeti güzeldi.

TV yöneticisi olsam, Üstün Dökmen’le Acar Baltaş’ı ekranların yeni ikilisi yapar, her bölümü keyifle izlenecek, izleyene bir şeyler verecek bir programa imza atardım.

GÜNÜN SÖZÜ

Bir defa aldatan kişiyi affedersen, seni yine kullanır. Çünkü ihanet bir ruh hali değil, karakterin dökülüş biçimidir. (Paul Auster)


SİNA KOLOĞLU – MİLLİYET

YAŞLI HALİ OLDU MU?


FOX’un ‘Muhteşem Yüzyıl Kösem’ dizisi final yaptı. Ev ahalisi bu dizinin uzmanı. ‘Muhteşem Yüzyıl’dan bu yana takipçisiydi. “Kösem Sultan’ın tarihteki hikayesi çok daha renkli. Fakat bunu yansıtamadılar” diye özetlediler projeyi. Gerçi son bölümlerde bir toparlanma hissetmiştim. Onlar dizinin tamamı için söylüyorlardı. Bir de ‘Muhteşem Yüzyıl’la karşılaştırarak, aradaki farkı anlatarak.

Kösem son bölümde yaşlandı, 62 yaşındaydı. Ev ahalisi, “Böyle yaşlılık mı olur? Pudrayı basmışlar, bembeyaz bir yüz, en ufak bir kırışıklık yok” dedi. ‘Plastik bir yüz’ vardı karşımızda. Elinde bastonu, bembeyaz bir suratla sultan veda etti. Biz ne kadar laf etsek de Ukrayna’da en çok izlenen dizi.

Kösem, ‘Game of Thrones’u geçti

Uluslararası medya analiz kuruluş Parrot Analytics, Ukrayna’da isteğe bağlı izleme araştırmasında ‘Muhteşem Yüzyıl Kösem’in en çok izlenen dizi olduğunu açıkladı. 6.99 milyon kişi izlemiş. Bu, yüzde 13 civarı bir izlenme oranı. İkinci sırada ‘Games of Thrones’ var, 6.19 milyon izleyicisi varmış. Dizilerimizin ‘sabun köpüğü’ etiketinden kurtulması ne zaman gerçekleşecek, merak ediyorum. Kösem için de aynı yorum yapılmış. Bizim dizilere ‘sabun köpüğü’ kartviziti yapıştırılmış durumda.

HAGI ÇORAPSIZ OYNARDI

NTV spor’da ‘Güzel Oyun’un konuğu Tugay Kerimoğlu vardı. Hagi’yle ilgili bir ayrıntı, yıldız futbolcunun hangi maharetlerle donandığının da belgesi gibiydi: “Onun bir özelliği vardı. Bizler çorap giyerdik, o giymezdi. Çorap yok, bandaj. Parmak uçlarını bantlar böyle oynardı. Hiçbir zaman çorap giymedi. ‘Ayakkabıyla topu hissetmem gerekir’ derdi.” Bu belki de tüm o vuruşların sihri. Bütün mesele çorabı çıkarabilmekte. Onun için Hagi farklıydı. Bilmem şimdilerde var mı bizim sahalarda böyle özel insanlar? Bana birazEto’o olabilir gibi geliyor.


OYA DOĞAN- VATAN

AŞK BEYİNDE BAŞLAR KALPTE YAŞAR


Doctors isimli Kore dizisinden ekrana uyarlanan, MF Yapım-Faruk Bayhan’ın yapımcılığını, Makbule Kosif, Eda Tezcan, Gülsev Karagöz, Zafer Özer Çetinel, Melis Veziroğlu Yılmaz senaryosunu, Yusuf Pirhasan’ın yönetmenliğini üstlendiği Kalp Atışı, cuma akşamı ilk bölümüyle Show TV’de görücüye çıktı. Öykü Karayel, Gökhan Alkan, Ege Kökenli, Ali Burak Ceylan, Hakan Gerçek, Fatih Dönmez, Barış Aytaç, Metin Coşkun, Vedat Erincin, Hasan Şahintürk, Selahattin Paşalı, Barış Aytaç, Başar Doğusoy, Burcu Türünz, Ceylan Ceylan, Erdem Kaynarca’nın rol aldığı ve Rüçhan Çalışkur’un konuk oyuncu olduğu ilk bölüm beni hayli şaşırttı. Zira; tanıtımlarını izlediğimde Zeyna gibi olan Eylül gerçekçi gelmemişti. Öykü Karayel’in liseli bir kızı oynamasına da inanmayacağımı düşünmüştüm. Ancak dizinin başlaması ve bitmesi sürecinin nasıl geçtiğini anlamadım. Kalp Atışı; Tüm Kişiler’de 3.09 reytingle üçüncü, AB’de 2.90’la ikinci, ABC1’de 3.17’yle ikinci oldu.

Zeyna doktor Eylül

Kalp Atışı; hastanenin acilini basan birkaç zorbanın kadın doktor olduğu için Eylül’ü küçümsemesiyle başlıyor. Ancak o kadın doktorun içinden bir Zeyna çıkıyor ve o zorbaları yerle bir ediyor. Üstelik “Hepinizi ben tedavi edeceğim” diyerek... Ardından da bizi geçmişteki acılı, aksiyonlu, umutlu, kederli hikayesine götürüyor. Annesi yanında ölmüş, babası başkasıyla evlenmiş, yüksek zekalı olduğu için uyum problemi olan, herkese posta koyan ve iyi dövüşen Eylül babası tarafından babaannesinin yanına Marmaris’e tabiri caizse atılıyor. Hayatı boyunca gerizekalı olduğu söylenen Eylül, Ali öğretmenle tanışınca yüksek zekalı olduğu ortaya çıkar. Her şeyi şiddetle çözmeye alışan Eylül’ün kurtuluşu da Ali öğretmen olur. Hamile bir kadını yanında oğlu varken kurtaran Ali ve Eylül’ün hikayesi de o anda başlıyor. Eylül ilk kez bir umuda tutunuyor ve doktor olmaya karar veriyor. Ta ki kader ağlarını örüp onu yeniden bir bataklığa atana kadar... Fakat Ali öğretmenin söylediği; aşk beyinde başlar, kalpte yaşar cümlesini hiç unutmadan...

Pirhasan’ın takipçisiyim

Gökhan Alkan ve Öykü Karayel çifti son yıllarda gördüğüm en uyumlu çift olmuş. İtiraf ediyorum, bu ikiliden bu kadar uyum yakalanabileceğini hiç düşünmemiştim. Alkan’ın saçlarını değiştirmesini de sevdim. Rüçhan Çalışkur ilk bölümde konuk oyuncu olarak yer almış ama insan keşke daha fazla onu izleseydik diyor. Yusuf Pirhasan’ı Seviyor Sevmiyor dizisinde de çok beğenmiştim. Ancak Kalp Atışı’nın bu zor dünyasını öyle güzel kurmuş ki, Öykü Karayel gibi çıtı pıtı bir kız bir bölüm boyunca neredeyse 30 kişiyi dövdü ve bizi inandırdı. Öğretmen ve öğrenci arasında yaşanan o saf aşkı da hissettirdi. Bundan sonra Pirhasan’ın sıkı takipçisiyim. Kalp Atışı, adını hiç sevmememe rağmen hikayesi, diyalogları, rejisi ve oyunculuk performansıyla beni ilk bölümüyle içine çekti. İkinci bölümü de merakla bekliyorum. Yolu açık olsun!


MEVLÜT TEZEL –SABAH

TARKAN LAF DEĞİL, İCRAAT LAZIM


Hande Yener magazin gündeminde kalmayı en iyi bilen şarkıcılardan. Gündemde olan ne varsa çok iyi polemik malzemesine dönüştürüyor.

Örneğin şu an magazinin gündeminde Tarkan var.

Hande de, Tarkan'a laf çakarak haber oldu. Tavsiye etmesek de aslında bu da bir başarı öyküsü!

Muhabirin "Tarkan'ı rakip olarak görüyor musunuz?" sorusuna Hande Yener şu yanıtı vermiş:

"Tarkan'cığım kusura bakma!

12 milyonluk reklamla bu kadar albümü satıyor. Aynı şartlarda yarışmadığımız için kendime rakip olarak görmüyorum.

'Ben Tarkan'ım, ihtiyacım yok' diyebilirdi. 12 milyonluk reklam harcaması yerine zeytin ağaçlarından bir orman yapabilirdi. Hani dedi ya; 'Zeytinlerimize dokunmayın.' 'Ben istemiyorum reklam bütçesi' deseydi de orman yaptırsaydı.

Öyle demekle olmuyor; icraat da yapmak gerekir. Bana verilseydi 12 milyon bütçe, gerçekten bunu reklama harcatmazdım."

 KAHRAMAN OLUYORLAR

Bu açıklama, klasik Tarkan'la gündeme gelme çabası gibi görünüyor. Hande'nin Tarkan'ı kendine rakip olarak görmemesi, "12 milyon verilse reklama harcamazdım" demesi bence büyük gaflar. Her şarkıcının bir kategorisi var. Tarkan 12 trilyon harcıyorsa, Madonna 50 mil yon harcıyordur. Yani ne kadar star olsa da, Tarkan'ın da reklama ihtiyacı var; bunu tartışmak bile hata.

Öte yandan Yener;

'12 milyonluk reklam harcaması yerine zeytin ağaçlarından bir orman yapabilirdi' diyerek topu 90'a takmış.

Hande haklı; öyle 'Zeytinlerimize dokunmayın' demekle olmuyor, icraat da yapmak, eyleme geçmek gerekiyor.

Ne yazık ki, burası Türkiye, birçok sanatçı; ister siyasi olsun, isterse sanat, çevre mevzuları, hayvan ve doğa hakları vs. olsun; bir Tweet atınca anında kahraman ilan ediliyor. Örneğin; betonlaşmaya karşı çıkarlar ama fırsatını bulunca oturdukları eve hemen kaçak bir alan inşa ederler.

Hangi sanatçıya sorsanız çevrecidir, doğa dostudur ama hepsi en çok benzin yakan ciplere biner. En basit örnek; ünlü oyuncu Leonardo DiCaprio da çevreci ama doğa dostu elektrikli, çevreye az zehirli gaz saçan araçlara biniyor, belgeseller çekiyor.

Ya da bizim oyuncular 'Beyoğlu Sineması kapatılmasın' der ama bir kere olsun o sinemada film izlemez. Robert de Niro dünya sinemasına Tribeca Film Festivali'ni kazandırdı.

Örnekleri çoğaltmak mümkün. Özetle Hande; her ne kadar Tarkan'la gündeme gelmeye çalışsa da zeytin ağacı eleştirisinde haklı.

Tarkan önce zeytin ağacı dikmeli.

Biz normal vatandaşlar da; bir sanatçı, toplumsal ya da çevresel bir sorunla ilgili sosyal medyada duyar kastığında onu göklere çıkarmadan önce sanatçıdan icraat beklemeliyiz.

 

Son Güncelleme: 3.05.2020 15:14:13
ETİKETLERtv yazarları