UÇANKUŞ İHBAR HATTI: Whatsapp Telefon: 0 532 472 88 88 E-Posta: haber@ucankus.net Haber Merkezi: 0212 283 54 54

"EFSANE İKİLİ YİNE BİR ARADA... YENİ SEZONDA KARŞIMIZDA OLACAK!"

TV yazarları bugünkü köşelerinde yine oldukça önemli ve dikkat çeken konulara değinmişler. İşte sizin için derlediğimiz yazılar…

"EFSANE İKİLİ YİNE BİR ARADA... YENİ SEZONDA KARŞIMIZDA OLACAK!"

MESUT YAR-POSTA

ÜÇÜNCÜ SÜRÜMÜ İLE ZİRVEDE

Çocuklar Duymasın üçüncü sürümüyle yine zirvede yer aldı. Başından beri ilginç bir girişim olarak görüyordum. Kimi bitpazarına nur yağma olarak niteliyordu. Ben o kadar acımasız değildim ama bu denli bir özlemi de hesap edemedim...

Dizi Kanal D’de yayınlanan ilk bölümüyle tüm izleyici gruplarında tekrarıyla birlikte ilk iki sıraya oturdu. Yani iyi iş yaptı...

Benim gibi merak duygusu ağır basanlar, bir parça nostalji yapmak isteyenler, izleyecek bir şey bulamayanlar ve ilk kez izleyenlerle sosyal medyada da zirveyi kapan dizinin durumu bellidir. Bu yazı açık ara önde kapar. Kış içinse, durduk yerde kahinlik yapmayalım!

ALTI MADDEDE ÇOCUKLAR DUYMASIN

Haluk o meşhur “Taş Fırın Erkeği” imajını bir kenara koyup bir parça da siyasallaşarak “milliyetçi muhafazakar” kimliğiyle öne çıkarıldı, bu bir!

Meltem ve diğer karakterlerde müthiş bir değişim yoktu ama Vatan Şaşmaz zamanı 10 küsur yıl öncesinde dondurmuştu, bu iki!

Gözler en çok Havuç karakterini aradı ama diziye yeni giren iki karakter dikkat çekti.

Kemal Kuruçay’ın canlandırdığı Bilinçli Osman ve Suzan Kardeş’in hayat verdiği Çaycı Hüseyin’in annesi Kadriye rolü bir parça havada kaldı, bu üç!

Birol Güven her daim iç içe olduğu sosyal medya ve eğitim sistemine sağlam giydirmelerde bulunarak gözle görülür bir hiza çalışması yaptı, bu dört!

Dekor değişmeli

Dizinin isminin hakkını verecek bir çocuk karakter ortalıkta yoktu ama karakterlerin çoğu “kuşak farkından dolayı yanan devreleri” yüzünden çocuklaşmıştı zaten, bu beş!

Dekor sıcak bir sit com için çok soğuk kalmıştı. Acil bir renk çalışmasına ve bir parça da makyaj fırçasına ihtiyaç var, bu da altı!

EFSANE İKİLİ YİNE BİR ARADA

Habertürk’te geçtiğimiz sezon ekrana gelen ve aniden yayından kalkan “Teke Tek Özel” yeni sezonda yine karşımızda olacak...

Bu da demektir ki Prof. Dr. Celal Şengör ve Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın gençlerin deyimiyle “beyin yakan” lezzetli sohbetlerine yeniden tanık olacağız...

Seversiniz ya da tam tersi. Bana göre Fatih Altaylı yaptığı işlerin en değerlisini bu özel programla ekrana sürüyor. Ve gelecek yıl ekranın en çok konuşulacak işlerinden birinde yine kendisinin imzası olacak. Hayırlısı olsun!

BİLİMİ UNUTTUK MU NE?

CNN Türk’te cumartesi ve pazar akşamı ekrana gelen Gündem Özel gösterdi ki daha önce başka haber kanallarının girdiği “öteki gündem” topunda artık bu kanal da var...

Daha önce sabah haberleriyle karşımıza çıkan Deniz Bayramoğlu bir hayli üst perdedeki bilimsel tartışmalara kimi zaman (benim gibi) boş gözlerle bakıyordu ama meseleler ilgi çekiciydi...

Mesela “Evrenin Sonu” tartışmasını ağzım bir karış açık dinledim. Mesele bir sona bağlanmasa da bilimle aramıza giren mesafenin kapatılması açısından mis gibi bir iş ortaya çıkarıldı. Devam!

BENDEN TAM DESTEK

Bir yandan İstiklal Marşı’nı okuyup aynı anda da iki basamaklı on rakamı toplayıp sonuca varan bir minikle önceki akşam tanıştım...

FOX ekranında başlayan 10 Numara 5 Yıldız isimli programda yarışıyordu. Çok uzun zamandır böyle bir dehaya rastlamamıştım. Şaşırdım ve heyecanlandım...

Ve anladım ki ilk programıyla büyük bir reytinge ulaşamasa da İlker Ayrık bu yeni işiyle bizi sıklıkla şaşırtıp heyecanlandıracak. Aman destek, tam destek lütfen!


ALİ EYÜBOĞLU- MİLLİYET

OYUNCULAR TRABZON’A NİYE GİTMEK İSTEMİYOR?


Türkiye’nin ünlü senarist ve yapımcılarından biri, dokuz bölümü Trabzon’da çekilecek bir senaryo yazdı. Yine Türkiye’nin önemli televizyon kanallarından birinin yöneticileri projeyi tuttu ve “Bunu istiyoruz” dedi.

İş dizinin oyuncu kadrosunu oluşturmaya gelince, şimdiye kadar karşılaşılmayan bir sorun ortaya çıktı. Yapımcının teklif götürdüğü oyuncular, projeyi sevmelerine rağmen oynamayı kabul etmedi.

Üstelik gerekçeleri de aynıydı. Yapımcının başrol için görüştüğü oyuncular, artık İstanbul dışında çekilecek dizilerde yer almak istemediğini söyledi. Bu bilgiyi aldığım kanal yöneticisi, durumun bu hale gelmesini şöyle özetledi:

“Bugün birçok oyuncu İstanbul dışında dizi çekmek istemiyorsa bunun müsebbibi kanal yöneticileri ve yapımcılardır. Türk televizyon sektöründe Reklam pastası hep aynı, ama oyuncu ücretleri 10 yılda katlandı da katlandı. Bölüm başına 10 bin, 20 bin TL alanlar haftada 80-100 bin TL kazanmaya başlayınca hayat standartları yükseldi. İstanbul dışına çıktıklarında o lüksü bulamayacakları için kabul etmiyorlar gelen teklifleri. Nasıl olsa İstanbul’da çekilecek bir dizi için teklif geleceğini biliyor çünkü.”

HANDE YENER: POPTA KADINLAR star KALIR

Kral Pop’un listesinde iki hafta üst üste kendisi birinci, Tarkan ikinci olunca, haliyle Hande Yener’e gün doğdu. Tarkan ‘Megastar’, diğerleri ‘Star’ diye yazdığım ve söylediğim için rakibine gider yaparken beni de araya katmış ‘Kraliçe’...

İşte Hande Yener’in bana attığı iğneli mesajlar:

“Bu hafta da böyle!

Tarkan paylaşır mı?

Paylaşmaz.

Ben de ikinci olsam ki olmuyorum yine de paylaşmamı beklemeyin.

O bir yana, biz bir yana değiliz, artık bunu herkes bilecek Ali Abi. Erkek pop starlık avantaj tabii, ama bak yıllar geçince, kadınlar star kalıyor! Sezen, Ajda, Nilüfer gibi...”

YENİLİKLERİN BİTMEDİĞİ Antalya FİLM FESTİVALİ!

Bu yıl 21-27 Ekim tarihlerinde yapılacak 54. Uluslararası Antalya Film Festivali’ndeki radikal değişiklik, tepkileri de beraberinde getirdi.

Festival Başkanı Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel’in, İstanbul’daki basın toplantısındaki şu sözleri, tartışmaların fitilini ateşledi:

“Bu yıl festivalin Yarışma bölümünü tamamen uluslararası hale dönüştürüyoruz. Ulusal ve uluslararası yarışmayı birleştirerek daha güçlü bir yarışma programı gerçekleştireceğiz. Türk sinemasının dünyaya açılımına katkı sağlayacağız.”

Uluslararası Antalya Film Festivali’ni yurtdışına açmak için yapımcı Mike Downey yarışmanın artistik direktörü, sinemacı Mirsad Purivatra da danışman yapıldı.

Yeşilçam’ın çektiği filmleri taçlandırmak için başlatılan Türkiye’nin en köklü film festivalindeki bu radikal değişiklikler günün sonunda işe yarar mı?

Antalya’yı Cannes ve Berlin gibi film festivali konusunda uluslararası bir marka yapalım derken, Türk Sineması için vitrin olmaktan çıkacak mı?

Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan da olacağız gibi geliyor bana, ama hadi hayırlısı...

Her değişim sancılıdır çünkü...

GÜNÜN SÖZÜ

Sabah ne giyeceğini kara kara düşünüp cinnet geçirirken, önündeki 15 senenin planını kafasında hazır tutan kişiye ‘kadın’ denir. (Pucca)


OYA DOĞAN- VATAN

DÜNYA GELECEĞE TÜRKİYE GEÇMİŞE GİDİYOR


Eskiden pazar akşamları ekranda sinema filmleri kuşağı olurdu. Vizyonda izleyemediğimiz filmleri heyecanla beklerdik. Mutlaka aile ve arkadaşlarla birlikte izlerdik. O geceler bir geleneğe dönüşürdü. Yemekten sonra her hafta mısır patlatma sırası birisindeydi. Film izlenir, birlikte gülünür, ağlanır, korkulurdu. Film bittiğinde herkesin uykusu gelirdi ama mutlaka kritik edilirdi. Sonra uyku vakti gelirdi. Kanal sayısı arttı, seçenekler çoğaldı. Zaman değişti, teknoloji gelişti. Artık bir filmi izlemek için pazar akşamını beklemeye gerek kalmadı. İstediğimiz an, istediğimiz filmi izleyebileceğimiz onlarca seçenek var. İstersek ekran karşısında, istersek tablet ya da telefondan da izleyebiliyoruz. Üstelik istediğin zaman, istediğin yerde izleme özgürlüğünü en çok kullananlar gençler kullanıyor. Fakat onları 50 yaş üstü takip ediyor. Tüm bu teknolojik gelişime karşı Türk dizilerini hala televizyondan takip eden çok ciddi bir kitle var. İşte asıl sorun burada başlıyor. Bugün Amerika’yla aynı anda bir diziyi izleyebilirken yıllar önce izlenmiş ve görevini tamamlamış projelerin Türkiye’de yeniden görücüye çıkması insanı şaşırtıyor.

Satacak iş üretemeyecekler

Çünkü zamanın ruhu diye bir şey var. Sene 2017. Yeşilçam filmleriyle büyümüş bir kuşak var. Ancak onlara yıllarca dizi yüklemesi yaptık. Bugün hepsi birer dizi uzmanı! Çoğunlukla sıkı dizi izleyicileriyle bir araya geliyorum. Öyle eleştiriler yapıyorlar ki, bizim yazdıklarımız yanlarında epey hafif kalıyor. Eski pilavların ısıtılıp ısıtılıp tekrar önlerine koyulmasından da oldukça rahatsızlar. Bir de genç kuşak var. Zaten doğar doğmaz teknolojiye “Merhaba” dediler. Onları ekran karşısına oturtmak çok zor. Dünyayı takip ediyorlar. Hız hayat mottoları... Politik dramadan zombilere öyle işler izliyorlar ki, 10 dakika acılı bir müzikte bakışan insanlara ayıracak vakitleri yok. Tüm bu zorluk yetmiyormuş gibi şimdi ekranda bir geçmişe dönüş yaşanıyor. Önce Türk Malı, şimdi Çocuklar Duymasın geldi. Türk Malı yüksek reytingle başlayıp düşüşe geçti. Çocuklar Duymasın’dan nasıl bir performans geleceği muamma! Ancak uzun vadeli olacağını zannetmiyorum. Ekranda çeşitliliği savunanlardanım. Tabii ki böyle işlerde olabilir. Ancak dünya değişirken Türk televizyonlarının genel olarak geçmişe dönüşüne karşıyım. Türk dizilerini dünyaya satmakla övünen bu sektör, yakında yurt dışına satacak iş üretemeyecek. Umarım herkes tehlikenin farkındadır.

Son Güncelleme: 3.05.2020 15:14:13
ETİKETLERtv yazarları