UÇANKUŞ İHBAR HATTI: Whatsapp Telefon: 0 532 472 88 88 E-Posta: haber@ucankus.net Haber Merkezi: 0212 283 54 54

AHU TUĞBA: "KAÇ KERE EVLENDİM HATIRLAMIYORUM HEPSİ BENİ ALDATTI"

10 yıldır kızı Anjelik ile birlikte Miami’de yaşayan Ahu Tuğba, Posta gazetesinden Oya Çınar’a konuştu. İşte uzun zamandır sessiz kalan Ahu Tuğba’dan bomba açıklamalar!

AHU TUĞBA: "KAÇ KERE EVLENDİM HATIRLAMIYORUM HEPSİ BENİ ALDATTI"

10 yıldır Amerika Miami’de yaşıyorsunuz. Nasıl bir hayatınız var?

Kızım Anjelik’le sabah okula gidiyorum. Onun okulu, onun hayatı... Her şeyimi ona göre yaşıyorum. Belki lisede, üniversitede çocuğu biraz yalnız bırakmak lazım. Ama kendi işimi bıraktım, onu bırakmadım. Kötü arkadaşlar edinebilirdi. Allah korusun, çok korkuyorum!

Neden bu kadar korku? Sizin çocukluğunuz nasıl geçti ki?

Ah o yıllar... Unuttuğumuz anılar. Çok güzel, babaya aşık bir kız çocuğuydum. 11 yaşımdan sonra kader ağlarını ördü. Babam bir kadın yüzünden bizi terk etti. Sonra onu bir daha hiç göremedim.

Hiç mi?

Hiç! İki sene önce bir arkadaşı aracılığıyla haber gönderdim, görüşmek istedim. Arkadaşına bile, “Askerlik arkadaşım olmasan kalbini kırardım. O bizim adımızı lekeledi. Asla affetmem” demiş. Sanatçı olmamı istemiyordu babam. Oysa ben zaten babama inat sanatçı olmuştum. O bizi terk edip gitti diye.

Pişman mısınız?

Büyük yaralar açtı içimde hayat. Babamın bizi terk etmesinin travmasını hiçbir zaman atlatamadım. Hayata ağır bir dramla başladım. Bu durum erkeklere bakışımı da etkiledi. Evliliklerimde güvensizlikler, sadakatsizlikler, her şey ardı ardına geldi. Şimdi bakınca görüyorum ki aslında hayatım koca bir dramdı...

Sinemaya 11 yaşında başlamışsınız. Çok küçük bir yaş değil mi?

Ben varlıklı bir ailede doğdum, maddi olarak bir sorumluluğum yoktu. Sinemaya girmeyi de kendim istemedim. Keşfedildim. Yoksa aklımda yoktu. Doktor ya da polis olmak istiyordum. İz sürmeyi çok severim. İyi bir dedektif olabilirdim. Ama hayat işte... Allah’tan şanslıydım, hep iyi prodüktör ve gazinocularla çalıştım. Beni çocukları gibi sevip sahiplendiler.

Manevi olarak ağır bir bedel ödediniz mi?

Hâlâ ödüyorum. Ağlama krizlerine girdiğim, kendi içime döndüğüm çok oluyor. Ama alınyazısının önüne geçemiyorsun. Yaralarım öyle derin ki hiç iyileşmiyor.

Zaman her şeyin ilacı denir...

İnsanın içindeki o çocukluk, o acılar geçmiyor. Geçmeyi bırak, o yara seninle birlikte büyüyor. Bambaşka güvensizlikler giriyor hayatına. Kimseye inanamaz, sığınamaz hale geliyorsun.

Oyunculuğu seviyor muydunuz?

Hayır, zorla yapıyordum resmen. Şöhret büyüsüne de kapılmadım. Normal vatandaş nasıl işine gidiyorsa ben de öyle gidiyordum işime. Ama hep zorla. Sorumluluk duygum yüksekti. Yaptığım işin mesuliyetini alırdım. Hiçbir işte sözleşme imzalamadım. Ağzımdan, “Evet” çıktıysa sözleşmem odur. Bir kez söz verdiysem o filmi bitirirdim, o sahneye çıkardım.

Büyük paralar kazanabildiniz mi?

Para nedir ki? İsteyen kazanır. Mühim olan sağlık ve iç huzuru. Onu da dünya kadar paranız olsa satın alamıyorsunuz. Ben iyi paralar kazandım ama kazandığımı da hep paylaştım. Sahnedeyken arkamda 50 kişilik dans-vokal grubum olurdu. Kazandığımı onlarla paylaşırdım. Sinemada para elime gelince set işçilerine dağıtırdım.

Sizin yaşınızda şöhretle tanışan isimler genelde okulu bırakıyor. Siz kolejde okumuşsunuz, ardından Kanada’da üniversiteye devam etmişsiniz...

Bu benim ailemden aldığım bir kültür. Annem de babam da iki üniversite mezunu. Ben de onlardan ne gördüysem onu uyguladım. “Şöhreti buldum. Okul da neymiş” demedim. Çocuk yaşta onlardan kopsam da genetik kodlarımıza işliyor galiba.

 

Siz bağımsızlığınızı erken ilan etmişsiniz. Şimdi kızınız “Koca kız oldum anne. Rahat bırak” demiyor mu?

Yooo! O hâlâ çocuk. Büyümesini bekliyorum. Bazen kendi kendime acaba çok mu sıktım diyorum. Üniversitede bile doğru düzgün arkadaşı yok. Kitap okumayı daha çok seviyor.

Asosyal mi biraz?

Anjelik okumayı daha çok seviyor. Müthiş akıllı, bilgili. Bakalım hayat ona ne getirecek? Korkuyorum da... Çünkü hep avucumun içindeydi. Böyle yaparak hayatın gerçeklerinden uzak mı tuttum diye kafama takılıyor. Ama hiç kıyamadım.

Kızınızın oyuncu olmasını ister misiniz?

Büyük konuşmamak lazım. Zaten bu dünyada büyüdü. Ona her yönünü anlatıyorum. Ama insanlara bir şeyi, “Yapma” dediğin zaman yaparlar. “Yap, dene” dediğin zaman yapmayabilirler. Gençlik işte... İnsanın kanının deli aktığı zamanlar... Ben ne desem boş. Kendisi bilir.

Evlilikleriniz neden yürümedi?

O imzadan sonra adamlara bir şey oluyor.

Ama 10 kez evlenmişsiniz! Hepsinde mi?

Bilmiyorum şimdi 8 mi 10 mu ama hepsi hataydı. Çünkü evlenince seni ‘garanti’ olarak görüyorlar ve aldatmalar başlıyor. İster istemez kulağınıza da geliyor. Bir süre seyrediyorsunuz. Zaten babam bizi başka bir kadın yüzünden terk ettiği için büyük bir travmam var. Bu ızdırapla yaşamış bir kadın olarak başka bir erkeğin bana bunu yapmasını nasıl kabul edebilirim?

 Bütün ilişkilerinizde aldatıldınız mı?

Evet, hepsinde aldatıldım. Kızımın babası hariç hiçbirine dönüp selam vermem. Benim temizlikçimi, arkadaşımı hamile bırakan kocalarım oldu. Kadınlara da ‘arkadaşım’ demeye bin şahit ister. Çoğu da sanat camiasındandı...

O kadınlarla daha sonra karşılaştığınızda tepkiniz ne oluyordu?

Karşılaştığımızda utanmadan gelip selam verenleri vardı biliyor musun? Utanmıyor musun bana selam vermeye, “Ahucuğum nasılsın?” demeye. Ben olsam utanırım. Hatta gelip, “N’aber kumam?” diyenler oldu. Ben senin nereden kuman oluyorum?

Sen geldin benim üstüme, ikinci sensin.Ne diyeyim. Allah affetsin bunları. Kin tutan bir insan olmadım ama bunların yaptıkları çok çirkin. Niye yani? Erkek kıtlığı mı var? Yüzüme, “Sırf seninle birlikte olduğu için onunla oldum” diyen kadınlar bile oldu. Kadın kıskançlığı işte...

Peki, şiddet gördünüz mü?

Evet. Zaten o el bir kere kalktı mı arkası geliyor. Sonra ben buna çok bulaşmadan nasıl kurtulurum diye düşünmeye başlıyorum. Çünkü soğuyorsun, sizin isminizi kullanmalar başlıyor. Yattıkları kadınlara “Ahu Tuğba’yı evde bırakıp sana geldim” demeyi bir halt sanıyorlar.

Bire bir yaşadınız mı bunu?

Defalarca hem de... Ama ben ne hiçbirinin arkadaşına baktım, ne ayrılırken nafaka, şu bu istedim. Benim için izzet-i nefsim önemliydi. Sacit Aslan şahidimdir. Sonra da diyorlar ki bana, “Tuğba ha bire evlenip ayrılıyor.” E, bu adamları boşamayıp ne yapsaydım?

“Tuğba evlenip evlenip ayrılıyor” demelerinden rahatsız mı oluyorsunuz?

E, densiz bir laf. İlk evliliğimi çocuk yaşta yaptım. Orta birdeydim daha. O askerliğini yeni bitirmişti. Elini tuttum, aşık oldum sandım. Sonraki evliliğimi de sahneye çıkabilmek için yaptım. Babam sahneye çıkmama izin vermiyordu. Yaşın küçükse kocandan yazılı izin alarak sahneye çıkabiliyordun. Kimse yaşıma inanmazdı. Arnavut irisiydim resmen. İstemeye gelen çok oluyordu. Bir tek ilk eşimi sevdiğimi zannettim. Onun dışında hiçbir kocama aşık olmadım. Şimdiki aklım olsa hiçbiriyle evlenmezdim. Beraber olurdum ama evliliğe girmezdim.

Aşık olmadan neden evleniyordunuz?

O zamanlar şimdiki gibi değildi yavrucuğum. Gazino alemi zordu. Garip garip insanlar, asılmalar... Kabadayılar, iş adamları her gün beni seyretmeye gelirdi. Korunma ihtiyacı olabilir.

Şu an hayatınızda biri var mı?

Uzun zamandır kimse yok. O defteri kapattım. Zaten çocuğuma adanmış bir ömrüm oldu benim. Unuttum ben aşkı ve erkeği...

Hiç ihtiyaç hissetmiyor musunuz?

Kızım da sordu. “Anne ne yapıyorsun böyle? Kaç yıl oldu” dedi. Yıllar oldu... Gönül gözümü kapadım. Bu saatten sonra ayıp olmaz mı?

Niye ayıp olsun?

Ne bileyim... Arada yaşlı karı kocaları el ele görünce içim cız ediyor. Birbirlerinin elini yıllarca sadakatle tutmuş olanlara gıpta ediyorum. “Ben niye böyle olamadım Allah’ım?” diyorum. Ama işte alınyazısı.

Genç erkekler ilgi gösteriyor mu?

O durum hepten ayıp geliyor bana. Ne yapayım ben kendimden küçük adamla? Utanırım, aynaya bakamam. “Ne yapıyorum bununla?” derim. Diyelim bana beş yılını verdi. Altıncı yıl ne olacak? Mutlaka daha gencine gidecek. Erkekler daha şanslı. 60 yaşında adam 20 yaşında kızla oluyor. Hahaha! Acaba dünyaya erkek olarak mı gelseydim? Yok ama yine de yapamazdım, “Bunu mu büyüteceğim?” derdim.

Hiç rol arkadaşınıza aşık oldunuz mu?

Hayır. Orası okuldu bizim için. Birbirimize yan gözle bile bakamazdık. Başında Türker İnanoğlu... Öyle ağır bir disiplini vardı ki, aklımızdan bile geçiremezdik. Ben zaten hep evliydim o yıllarda. Kime bakacağım?

Yaptığınız en büyük hata neydi?

Kızım hariç, tüm hayatım koca bir anlamsızlıktan ibaret. Yaşadığım her şey bir oyunmuş. Gençken insan 50-55 yaşına gelmeyeceğini sanıyor. Ama 27’den sonra hayat çok hızlı akıyor. Oradan sonrası nasıl geçti hiç bilmiyorum. Geriye dönüp baktığımda, “Ben ne yapmışım? Ne gerek vardı bütün bunlara?” diyorum.

Onca filminiz var...

Oldu da ne oldu? Hiçbir zaman o egoda bir insan olmadım. Olanın da Allah yardımcısı olsun. O duyguya girenlerin, egolarına teslim olanların sonu canlı intihardır. Şöhretli olmak, bu filmleri yapmış olmak bana ne katmış? Sıradan insanların arasında daha mutluyum. Kapıcıyı da insan olarak görürüm. En çok onlarla sohbet ederken mutluyum.

Hayatınızın bir dönemine geri dönme şansınız olsa?

Gazino zamanlarıma dönmek isterdim. Bir gecede iki gazinoda sahne alıp, sabah uykusuz setlere koşup, plastik sandalyelerde uyuduğum zamanlara... Onca uykusuzluğa rağmen hiç şikayet etmeden, bir kere of demeden çalıştığım günlere... Atlarla, ayılarla, motorlarla sahneye çıktım. Hâlâ dünyada benim gibi bir sanatçı onları sahneye çıkarmamıştır.

Son Güncelleme: 3.05.2020 15:14:13
ETİKETLERahu tuğba