UÇANKUŞ İHBAR HATTI: Whatsapp Telefon: 0 532 472 88 88 E-Posta: haber@ucankus.net Haber Merkezi: 0212 283 54 54

AK PARTİ NEDEN KAYBETTİ?

Aslında perde arkasında yarış “AK Parti-Ak Parti’ye karşıydı”!.. Perde arkasında neler oldu?.. Nasıl bir değişim bekleniyor?.. Sadece Bakan değişimi mi?.. “İçlerindeki İrlandalılar” kimler?.. Medya’da da bir değişime hazır olun!.. “Yandaş” ve “Yancı” kelimeleri nasıl karıştı?..

AK PARTİ NEDEN KAYBETTİ?

9 puanlık bir fark… Bekleniyor muydu, evet…

Anketlerde bile hep İmamoğlu’nun kazanacağı çıkıyordu.

Yani… Bile bile lades… Bilmeyen var mıydı, YOK!..

Peki neden ve nasıl böyle oldu?..

Aslında yarış AK Parti içindeydi.

Hikâyenin en başına gidersek… 31 Mart’ta seçim bittiğinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dahi konuşması ve tavırlarıyla, seçim sonucunu kabullenmiş, önüne bakıyordu.

Ancak AK Parti içindeki bir grup, mutlak ve mutlak İstanbul için yeniden seçim yapılması konusunda Erdoğan’ı da ikna ettiler ve “çıkmayan candan umut kesilmez” mantığıyla AK Parti’deki “herkes”i mecburen bu “çukur”un içine çektiler!..

Halbuki, daha seçim sabahı, son derece büyük ses getiren ve çok çok doğru bulunan bir yorum-yazımızla belki de inanılmaz derece de yol gösterici olmuştuk. Ama bazen gözler görmek istemedi mi, görmüyor... 31 Mart seçiminin ardından yazdığımız yazıyı alttaki linkten okuyabilirsiniz.

31 MART SEÇİM SONRASI YAZDIĞIMIZ YAZI

23 Haziran seçimlerine gelirsek... Sonuçta büyük bir zarar gördü, itibar kaybetti AK Parti… Erdoğan için de çok kötü, üzücü oldu. Hele Binali Yıldırım için!.. Binali Yıldırım, hiç de hak etmediği bir girdabın içinde buldu kendini… Ama kibarlığı ve zorla ikna edilen Erdoğan için gösterdiği büyük özveriyle, inanmadığı bir kampanyanın içinde, elinden gelenin fazlasını bile yaptı. Şimdi “Binali Yıldırım’ın siyasi kariyeri bitti” diyenler bizce yanılıyor. Erdoğan, Yıldırım’ı, hemen yanında çok çok önemli bir yere taşıyacaktır bizce… Çünkü bu seçimde bireysel olarak kaybeden Binali Yıldırım değildir. Hatta, rakibine oy verenler, Binali Bey’e üzülmüştür. Çünkü tepkileri Binali Bey’e değildir.

Neden seçim sonrası kazananı değil de kaybedeni yazıyorsunuz derseniz. Hep böyle olur. Kazanan için değil de kaybeden için söylenecek çok şey vardır. Hele ki bu sefer iyice farklı… Çünkü seçim aslında AK parti içinde olmuştur. Binali Bey’in rakibi yine AK Parti içinde olmuştur. (Burası başlı başına çok derin bir konu, bir başka yazıya…)

Ekrem İmamoğlu ise Binali Bey’le karşı karşıya geldiği TV’deki düelloda çok başarılı olmasa bile toplum içindeki bir başka “iddialaşmanın”, “çok güzel” bir tarafında kalmış ve doğal olarak bu sonuca ulaşmıştır. O da bu ortamı çok iyi değerlendirmiştir, toplumun kendisinden istediği mesajları vermek bile kendisine yetmiştir.

“İddialaşma” kelimemizi de açalım… Yandaş denilen (ki bize göre öyle değil) duruşu, toplumun büyük bir kısmını germiş ve “doğru verilmeyen haberler”, tatilden bile dönmeyecek insanların koşa koşa İstanbul’a gelerek kendileri aleyhine oy vermesine neden olmuştur.

Ve… Neden “yandaş” kelimesini kabul etmediğimizi de yazalım. Çünkü hükümete yakın medyanın bir tarafı, çoktan “yandaş” olmaktan çıkmış maalesef bir kısmı “yancı” olmuştur. Yani doğru kelime “Yancı”dır!..

Yandaş kelimesi çok çok kötü bir kelime değildir. İnsanlar, bir tarafa inanabilir, taraf tutabilir. Ama tabi ki bu durum, haberlerin yanlış verilmesi hakkını doğurmaz. Fakat bazı medya gruplarında bu durum çoktan değişmiş ve “yancı” haline dönüşmüştür. “YANCI” İSE “YANDAŞ” gibi değil, çok kötüdür!.. Çünkü “Yancı”, “Yandaş” gibi bakmaz olaya!.. “Gemiyi” düşünmez, sadece kendini, o ranttan ne pay alabileceğini düşünür. Geminin batıp-çıkması umurunda olmaz. Doğrusu, yanlışı da… Yancı, sadece aradan çırpmaya bakar!.. İşte “bazı medya” için durum bu kadar önemli bir noktada değişince, toplum içindeki kutuplaşma ve oy’a yansıyan durum kaçınılmaz olmuştur.

Seçim sonuçlarıyla birlikte Medya’nın “durumu ve duruşu” çok önem kazanmıştır. Belki hükümet artık yanında medya istemeyecek, desteklemeyecektir. İşte burada da hassas bir nokta vardır. Evet, “Yancı” medya yapısı AK Parti’ye çok büyük zarar vermiştir. Ama ani bir şekilde (örneğin satışlarla el değiştiren) medya, tamamen muhalif bir duruma dönerse, bu durum ülkeyi erken seçime götüren en önemli nedenlerden biri olabilir. Çünkü yurt dışı artık Türkiye ile ilgili hareket ve operasyonlarında, daha önceden de yazdığımız gibi medya tarafına girmeye başlayacak, bu durum da toplum ve Medya açısından “kısa vadede” çok faydalı olacaktır. Ancak uzun vadede, (açıkça görünmese de) “sahipleri yurt dışı” olan bir medya hiç umulmadık toplumsal yaraların açılmasına neden olabilir!.. (Bu da başlı başına çok derin bir konu, ayrıca yazacağız)

Kısacası yandaş olayından uzaklaşmak(tabi ki yancıdan tamamen uzaklaşmak şart) tamamen kendine karşı bir Medya ortaya çıkmasına da yol vermek olacak ve de hasar yaratacaktır. Bu dönemeç bu kadar keskin bir şekilde alınamaz. Türkiye’ye gerekli olan Medya ise AK parti ya da karşısında olan Medya yapısı değil, “haber neyse onu veren” bağımsız ve tarafsız bir oluşum şekilde olmalıdır. İşin önemli tarafı, Yancı görünen Medya’nın okunma ve izlenme konusunda “dibe” vurması, ancak buna karşın toplumun diğer kesiminde infial yaratacak bir oluşum haline getirebilecek bir şekil almasıdır. Ve faydası sıfırlanmış, zararı yüzde 50 artmıştır!..

Son bir örnek… AK parti reklamları sadece tek taraflı bir şekilde yayınlanıp, sadece toplumun bir kesiminin izleme imkânı bulmasına neden olurken (Ki o grup zaten oyunu AK Parti’ye veriyor, son olarak Erdoğan’ın girişimiyle, bu reklamların Fox gibi muhalif görünen bir kanalda da yayınlanması sağlanmıştır ama sadece son 3-4 gün… Çok geç kalınmıştır) Maalesef, seçim reklamında bile düşünce tarzı, sadece bazı yancı kanalların para kazanması olmuş, ama AK Parti’nin ulaşması gereken insanlar olup olmadığı hiç düşünülmemiştir. Ve sonucun nasıl olduğu da açıkça ortadadır.

BÜYÜK BİR OPERASYON BEKLENİYOR AMA!..

Şimdi ne olacak?..

Herkes Recep Tayyip Erdoğan’ın “ağır” bir tepkisini ve “büyük bir operasyon” yapacağını düşünüyor.

Bu operasyon, çeşitli şekillerde duyulduğu gibi, “Birkaç Bakan değiştirilmekle” geçiştirilebilecek bir durumu çoktan geçmiştir!

Dilden dile yayılan; Sağlık bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, hatta Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın değişimi, AK parti içindeki “iç kırılmayı” engellemekte asla yeterli olmayacaktır. (Bu söylenti doğru olsa bile)

Ancak çok geniş çaplı bir operasyon (kurumlara kadar) yapılabilecek midir?..

Seçim öncesi dahi, “işi-gelişmeleri-perde arkasını bilenler”, aslında seçim sonucunu değil, seçim sonrası AK Parti’de gerçekten bu önemli değişimin olup-olamayacağını beklemektedirler.

Bu durumun da fazla bir zamanı yoktur. Bir hafta, en geç 15 gün içinde olmalıdır. Yoksa AK parti içindeki dağılmaları izlemeye başlayabiliriz ki şu anda Türkiye’nin S 400, Doğu Akdeniz-gaz, Suriye gibi sorunları varken, Türkiye’nin içeride bir parti kopuşu şeklindeki karışıklığa tahammülü yoktur.

Muhalefet de “erken seçim” naraları atmayarak, bu duruma “güzel bir pas” vermektedir.

“İÇLERİNDEKİ İRLANDALILAR” KİMLER?..

Ama dediğimiz gibi “perde arkasını bilenler” için bu yarış sadece İmamoğlu-Yıldırım arasında olmamıştır. Ak Parti içindeki bir yarışın finalidir. Yakında AK Parti’de “İçimizdeki İrlandalılar” gibi sözleri duyarsak şaşırmayacağız. Ancak problem şudur: “İçlerindeki İrlandalılar, Binali Bey’in kazanmasını isteyenler mi yoksa kazanmayıp AK parti içinde bir devrim yapılmasını isteyenler” midir, onu da biz değil, tarih yazacaktır!..

Sonuç olarak, aslında sadece bir yerel seçimdir olan… 4 yıl daha Cumhurbaşkanı olacak bir Erdoğan, işinin başındadır. İyi tarafı, toplumun bir bölümünün “gazı” alınmıştır. Erdoğan, bu gazı alınmış, rahatlamış ülkeyi, hem yurt içi, hem de yurt dışı eylemlerinde “hep bildiğimiz-sert-kendine güvenen” duruşuyla yönetebilirse, bu ülkeyi çok güzel günlerin bekleyeceğinden kimsenin şüphesi olmasın… Bu ülke çok kıymetlidir. Bu seçimin bitişiyle birlikte gerginliğe neden olanlardan uzak durarak, kısacası bizim UçanKuş TV’nin sloganı gibi (Hayata Hoş Bakanların kanalı) hayata ve birbirimize hoş bakarak, çok mutlu günlere de kavuşabiliriz. Çünkü bu ülke çok ama çok değerli… Ve yurt dışının bakış açısının tersine demokrasi de var. Yeter ki, halk ne istediğini bilsin!.. Bu seçim de onların anladığı dilden(!) bunun ispatıdır. Artık yurt dışının ülkemizi bu konuda “germe noktası” da, bu seçimle final yapmıştır. Erdoğan, sadece “Bilinen-beklenen duruşu”nu ortaya koyduğu an önümüzde bizi altın bir “4 sene” beklediğinden hiç kuşkumuz yoktur.

Sizce?.. Yorumlarınızı UçanKuş Medya Instagram

 hesabımızdaki aynı haberin altına yazabilirsiniz.

 

Son Güncelleme: 3.05.2020 15:14:13